«

»

Nis 13

Bekirağa Bölüğü (2)

indir 1
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Bu yazıdaki amacımız o dönemdeki olaylar ile günümüzdeki yaşananlar arasındaki benzerlikleri göstermektir.
Mütareke Döneminin sonuçlarını ve o dönemde yaşanan acı olayları, Nurten Arslan’ın yazdığı “Şeytan Üçgeni Mondros Mütarekesi – Küçük Anılarda Büyük Sırlar” adlı kitabından ( sf: 411 ) birlikte okuyalım.
 
“Gazeteciler gerekli gereksiz birbirlerine ve kumandanlara saldırırken, emperyalistler Anadolu yu işgal ediyorlar.
Hiçbir gazeteci bu nasıl mütareke, bu nasıl antlaşma demiyor.
Satılmış gazetecilerin suskunluğu!
İstanbul un en güzel binaları, yalıları, iş yerleri, depoları ya işgal ediliyor ya da yabancılara üç kuruşa sözüm ona satılıyor. Anadolu karış karış işgal ediliyor.
Yine; ” Bu nasıl Mütareke?” diyen yok.
Satılmış siyasetçilerin suskunluğu!
Gemi azıya alan emperyalist kendisine azıcık direnme cesareti gösteren koca ordu kumandanlarını tutukluyor, koca valileri görevden aldırıyor.
Yine; ” Bu nasıl Mütareke?” diyen yok.
Satılmış yöneticilerin suskunluğu!
Millet aç, millet perişan, millet hasta…
Yine; ” Bu nasıl Mütareke?” diyen yok.
Türk halkı, Türk askeri ve Türk aydınları arasında; ” Memleketi bu kötü durumdan kurtarmak için kafa yoran” pek çok kişi vardır.
1919 başında dokuz kolordu ve yirmi tümen şeklinde iskelet kadrosu belirlenen Osmanlı ordusunun genel durumu hakkında emperyalistlere gerekli bilgi verilmişti. Mütarekenin imzalandığı sırada 560 bin asker mevcutlu Osmanlı Ordusu, orduların lağvı ve terhislerin sonunda nisan ayında 110 bin kişi civarına indirilmişti. Oysa emperyalistler asker sayısını 50 bin yedi yüz olarak belirlemişlerdi.
Mütareke gereği ordular lağvedilecek, asker terhis edilecekti.
İstanbul Hükümetinin istediği tek şey İttihatçıların biran önce cezalandırılmasıydı. İngilizlerin kendilerine yumuşak davranmaları için sadece ve sadece tek bir şeye ihtiyaç vardı; darağaçlarını İttihatçılarla süslemek!”
-Günümüzde de sabah akşam, köşelerinden Tv ekranlarından komutanlara söven, birbirleriyle gırtlaklaşan “gazeteciler” yok mu?.
-Ülkemizin Cumhuriyet dönemindeki bütün kazanımları zenginlikleri bir bir satılmıyor mu, Türk Telekom yabancılara satılmadı mı?.
-Konuşabiliyor mu Üniversiteler, valiler, kaymakamlar ?.
-Silivri’deki general sayısı dışarıdaki generallerin sayısını geçmedi mi?.
-15 milyon yoksul yok mu, her 4 gençten biri işsiz değil mi ?.
-Mümtazer Türköne “Ordu Lağvedilmeli yeni bir ordu kurulmalı” demedi mi?. Yeni ordu (polis ordusu) kurma, asker sayısını 250000’e düşürme bu bağlamda general sayısını azaltma hazırlığında değil mi bu hükümet ?..
Her türlü sindirme, medyayı yandaşlaştırma, yargıyı ele geçirme çabalarına karşı yine de bir dik duruş, bir itiraz, bir karşı koyuş var ülkemizde. Mütareke döneminde o acıları işgalci güçler ve mandacı hainler yaşatıyordu, Günümüzde de bu “ileri demokrasi” hamlelerini ABD ve yerli işbirlikçileri yaşatıyor.
Göbektaşı Çengisi; Mütareke döneminde, sulu, yalaka, işbirlikçi tiplere aydınların verdiği isim..
Günümüzdeki Göbektaşı Çengilerini, Bekir Ağa’ları, Tırnakçı Salim’leri, Enver Paşaları, Damat Ferit’leri saya saya bitiremeyiz, dört bir yanımızı sarmışlar ahtapot gibi. Ama yine de onlar kaybedecek..O zaman da kaybettiler, şimdi de kaybedecekler..
 
 
Kaynaklar: Son Söz Gazetesi.