Nis 25

TSK’NIN STRATEJİK KURUMUNDA İŞE ALINAN ARAPLAR!

TSK’NIN STRATEJİK KURUMUNDA İŞE ALINAN ARAPLAR!

Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı’nın büyük hissedarı olduğu TUSAŞ’a (Türk Havacılık ve Uzay Sanayii) bağlı olan ve Türk Hava Kuvvetleri’ne uçak motoru üretme misyonu bulunan TEI’de işe alınan Araplar olduğunu söylesem ne dersiniz?

Bana soracak olursanız, “TEI’de üniversite sınavında derece yapmış ODTÜ-İTÜ mezunu mühendisler işten çıkarılırken, istifaya zorlanırken ‘Bu nasıl iş’ derim!…”
Hatta devam eder, “Arap ya da başka uyruktan bir yabancının uçak motoru yapmakla görevli askeri sanayimizin en stratejik kurumlarından birinde ne işi var” diye sorarım…

Sorarım, çünkü ülkeye “ümmet” diye doldurduklarınız MOSSAD ajanı çıktı!
Sorarım, çünkü iktidara arkasını yaslanıp insan hakları aktivisti pozları vererek Türkiye’de Arap milliyetçiliği yapmasına izin verilen ismin Fransız istihbaratına çalıştığı ortaya çıktı…
Sorarım, çünkü TEI’ye tarikat kadrosundan alınan ve turboşaft motor geliştirme programındaki bilgileri dışarı sızdırırken yakalanan şahıs gibi, Suriyeli MOSSAD ajanları gibi o Arapların da aynı şeyleri yapmayacağının garantisi var mı?

Mesela onlardan biri, Lina Abbas. Hangi özelliğinden dolayı TEI’de çalışıyor?
Daha ilginci, TEI’de işe alınan Araplardan olan Bassam adındaki şahıs, hangi üstün özelliğinden dolayı TEI’nin kozmik odası AR-GE’de çalışıyor?
Mühendislerin dört katı maaş alacak, lüks araç ve villa tahsis edilecek kadar kendisini kıymetli kılan ne?

Kendi ülkesinin milli kuruluşundan sırf tarikatçı olmadıkları için kovulan, istifaya zorlanan ve çoğu yurt dışına gitmek zorunda kalan ODTÜ-İTÜ mezunu yerli ve milli beyinlerde bulamayıp bu iki isimde ne buldunuz?

TEI yönetimi, havacılık ve uçak motoru alanında önemli işler yapmış bir Türk mühendise iş görüşmesinde, motoru yapsın ama iş bilmez cemaatçilerin yerine geçmesin diye “5 yıl kıdem ilerlememe ve görevde yükselmeme” şartı getirirken, neden Bassam’in ayaklarının altına dünyalar seriyor?
Tarikat-cemaat kadrosunun ardından TEI’de ve Türk savunma sanayinin diğer kurumlarında şimdi de ümmet kadrosu mu açıldı?
Türk ülkesinden sonra istilanın sırası Türk Devleti’nin kurumlarına mı geldi?

Sahi!!! Bassam ve diğer Arap çalışanlar, TEI’de görev alabilmek için gerekli olan MİT ve Emniyet soruşturmasından geçtiler mi?
TEI’de NATO’nun uçaklarının da bakımının yapıldığı için işe girmeden önce gerekli olan NATO Güvenlik Belgesini aldılar mı?

Ne garip işler değil mi?
İlahi ben! Sorduğum sorulara bak…
Evrakta sahtecilikten kesinlenmiş hapis cezası olanların tarikat ağı sayesinde girip üst düzey yönetici olabildiği TEI’ye bu haldeyken ajan mı giremeyecek? Ben de bir âlemim doğrusu…

Alıntı: https://www.yenicaggazetesi.com.tr/tsknin-stratejik-kurumunda-ise-alinan-araplar-770056h.htm

Nis 23

ANAYASANIN DEĞİŞTİRİLEMEZ, DEĞİŞTİRİLMESİ TEKLİF EDİLEMEZ İLK ÜÇ MADDESİ

ANAYASANIN DEĞİŞTİRİLEMEZ, DEĞİŞTİRİLMESİ TEKLİF EDİLEMEZ İLK ÜÇ MADDESİ

GENEL ESASLAR
I. Devletin şekli
MADDE 1- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
II. Cumhuriyetin nitelikleri
MADDE 2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
III. Devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti
MADDE 3- Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Millî marşı “İstiklal Marşı”dır.
Başkenti Ankara’dır.
IV. Değiştirilemeyecek hükümler
MADDE 4- Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez

Nis 21

KAN GRUBUNA GÖRE HUYLAR

KAN GRUBUNA GÖRE HUYLAR

Japon Profesör Tokeji Furukawa’ya göre ise her kan grubu, bireylerin özelliklerini etkilediği bildirildi.

Kan gruplarına göre kişilik özellikleri şöyle sıralanabilir:

A Kan Grubu: Bu kan grubundaki insanlar zeki, yaratıcı ve işbirliğine yatkın oluyorlar. Çevrelerindeki olaylara duyarlı ve uyumlu davranıyorlar. Ancak bazen gergin ve inatçı olabiliyorlar. Japonya’da bu kan grubu en yaygın olanıdır.

0 Kan Grubu: Bu kan grubundaki insanlar cesur, güvenilir, kararlı ve sezgisel oluyorlar. Grup halinde çalışmaktan ve liderlik etmekten hoşlanıyorlar. Ancak bazen bencil ve dengesiz olabiliyorlar.

AB Kan Grubu: Bu kan grubundaki insanlar uyumlu, sıcakkanlı ve akıllı oluyorlar. Farklı durumlara kolayca adapte olabiliyorlar. Ancak bazen kararsız, eleştirel ve unutkan olabiliyorlar.

B Kan Grubu: Bu kan grubundaki insanlar tutkulu, empatik ve kararlı oluyorlar. Kendi yöntemlerini geliştirip uygulamaktan hoşlanıyorlar. Ancak bazen bencil, düzensiz ve çatışmacı olabiliyorlar.

Kan grupları ayrıca sağlığınızı da etkiliyor. A kan grubu olanlar mide kanseri ve kalp hastalıklarına daha yatkın olurken, B kan grubu olanlar kalp hastalıkları ve yumurtalık kanserine daha yatkın oluyor.

Bu nedenle kan grubunuzu bilmek ve sağlığınıza dikkat etmek önemlidir.

Alıntı: https://www.yenicaggazetesi.com.tr/kan-grubuna-gore-huylar-belli-oldu-japon-profesorun-arastirmasi-herkesi-sasirtti-770120h.htm

Nis 19

İYİ PARTİLİLERE

İYİ PARTİLİLERE

“Dostlar;

Genel Başkanımızın çağrısı ile partimiz olağanüstü kongreye gidiyor.

Kurucusu olmaktan onur duyduğum partimin kurultayında büyük ihtimal divan başkanı olacağım.

Koray Aydın abim.

Müsavat Dervişoğlu dostum

Günaz Kodaz arkadaşım

Tolga Akalın ise kardeşimdir.

Delege arkadaşlardan vicdanlarının sesini dinleyerek partimizi bir adım daha ileri hangisi getirecekse ona oy vermelerini rica ediyorum.

Ben Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener ile yol yürüdüm.

Bugüne kadar şahsıma güven duyarak verdiği görevler için teşekkürlerimi ve şükranlarımı arz ediyorum.

‘Hür ve Müstakil’ adı verilen bana göre ise 3. yolumuzun savunucularının başında geliyorum.

Günlerdir izliyorum herkes suçlu arıyor.

Doğrudur;

Merhum Demirel’in dediği gibi ‘Mağlubiyet Yetimdir’

Ama ben her türlü yanlışlarımıza, hatalı tercihlerimize ve iki yumruğun arasına sıkışmamıza rağmen alınan %4.60 oyu başarısızlık kabul etmiyorum.

Özellikle Ankara, İstanbul ve Iğdır’da aday çıkarmasa idik bu sonuçlar çok daha farklı olabilirdi.

Başaramadık.

Burada suçlu aramak yerine sorumluk almaktır önemli olan.

Sayın Genel Başkanımız bu sorumluluğu almıştır.

Bize düşen görevde o sorumluluğu paylaşmaktır.

Öncelikle;

Bizlerde divan üyeleri olarak partimizi sağ salim kurultaya götürmekle mükellefiz.

Öyle sosyal medyadan kimse bize akıl vermesin.

Kimse de partimize elbise dikmesin.

Bende şahsım olarak nasipse son görevimi yapacağım.

Bundan sonra ise partimin sade bir üyesi olarak kalmak istiyorum.

Aday adayı arkadaşlarımdan beni GİK listelerine yazmamalarını rica ediyorum.(Gik: Genel İdare Kurulu)

Ben kurultayların çözüm üretme yeri ayrıca hesaplaşma değil helalleşme yeri olduğuna inananlardanım.

Biz;

Bu yola çıkarken sırtımızdaki heybenin iki gözünün birinde ‘asalet’ diğerinde ‘ikrar’ vardı.

Bu dönem dinlemek ve yeni bir kitap daha yazmak istiyorum.

Tüm aday adayı arkadaşlara başarılar diliyorum.

Görevimiz boyunca bize hakkı geçen partimin tüm mensuplarından helallik istiyorum.

Ben ise tüm partililerimize şayet bir hakkım geçmişse helal olsun diyor, bu arada birilerinin kalbini kırdıysam da özür diliyorum.

Kalın sağlıcakla.”

* * *

Alıntı: Şükrü Kuleyin

Nis 17

ON MİLYON YABANCI

ON MİLYON YABANCI

Ülkemizde nüfusumuzun aşağı yukarı % 10’u kadar yabancı bulunmaktadır. Suriyeli, Afgan, Afrikalı vb.

Beş on yıl gibi kısa bir zaman içinde böyle bir nüfus yüklemesini hiçbir ülke kaldıramaz. Dilleri dilinize, kültürleri kültürünüze, yaşayışları yaşayışınıza benzemeyen % 10’luk bir nüfus yüklemesi.

Buna yol açan kim olursa olsun büyük bir vebal taşımaktadır. Yol açanlar, yol açanlara yardımcı olanlar, hatta muhalefette olup da yeteri kadar ses çıkarmayanlar… Hepsi de vebal altındadır.

Türkiye’nin son on yıllardaki en önemli sorunu da budur. Böyle bir vasatta her türlü pislik, çirkinlik ortaya çıkabilir. Her türlü yasa dışı örgüt çıkabilir. Nitekim çıkmaktadır da.

Daha büyük tehlike ise geleceğe matuftur. Bu kadar çok yabancı, ülkenin Türk olan demografik yapısını değiştirebilir. Alpaslan, Fatih, Atatürk başta olmak üzere atalarımızın bize Türk olarak emanet bıraktığı vatan toprakları Türk olmaktan çıkabilir. Her şeye rağmen demokrasiyi sindirmiş olan halkımızın içinde antidemokratik yapılanmalara yol açabilir. Laik hayat tarzını benimsemiş olan halkımızın içinde şeriatçı yapılanmalar artabilir.

Yoksa… Yoksa bu işi başımıza saranların niyetleri de bu mudur? Eğer öyleyse onların veballeri kat kat artmaktadır. “Vebal” kullanabileceğim en yumuşak kelimedir; okuyucular “vebal” yerine daha ağır olumsuz özellikleri de düşünebilirler.

Bu işi başımıza saranlar kim ise, kimler ise daha fazla gecikmeden bunun çaresini bulmalıdırlar.

Bu işi başımıza saranlar kim ise, kimler ise onlarla müttefik olanlar da aynı derecede sorumludurlar; müttefiklerini uyarmalı, gerekirse ittifaklarına son vermelidirler. Sadece bu tehlike bile ittifakı bozmak için yeterlidir. Aksi takdirde müttefikler de vebalden kurtulamazlar. Adlarında hangi sıfat bulunursa bulunsun, geçmişlerinde hangi mücadele olursa olsun vebalden kurtulamazlar.

Nihayet muhalefette olanlar… Görmüyor musunuz, memleket elden gidiyor; memleket Türk olmaktan çıkıyor, memleket laik ve demokrat olmaktan uzaklaşıyor. O hâlde sesinizi çok daha gür ve güçlü çıkarmalısınız. Ses çıkarmak yetmez, her türlü demokratik eyleme başvurmalısınız; sokakları, caddeleri, meydanları inletmelisiniz. Uran (slogan) bellidir: Türkiye Türk’tür, Türk kalacaktır.

Hiç kimse “ırkçılık, faşizm” diye yekinmeye, sesini yükseltmeye kalkmasın. TC anayasasına göre Türkiye Türk’tür. 66. maddeye göre “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.” Anayasanın girişine göre TC anayasası “TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN, demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi” olunmuştur.

Öyleyse “Türkiye Türk’tür, Türk kalacaktır.” diye ayağa kalkmak, sorumluları uyarmak, bunun için demokratik yollarla meydanları inletmek her Türk’ün hakkı, hatta görevidir.

Ne ırkçılığı, ne faşizmi? Göz göre göre memleket elden gidiyor. Böyle bir tehlike karşısında uyarı görevimizi yapmayacaksak ne zaman yapacağız?

Alıntı: Ahmet B. Ercilasun

Nis 15

BİR BAKAN     

BİR BAKAN        

Bir ülkede bir bakan, kendisini gazetecilere hiç sevdirememişti.
Ne yapsa makbule geçmiyor, basın hergün kendisiyle uğraşıyordu.Nihayet : 
-Öyle bir şey yapayım ki, gazeteciler mat olsun, diye düşündü ve ilan etti :  
-Pazar günü saat 10’da bakan denizin üzerinden yürüyerek geçeceğim. 
Pazar sabahı saat 10’da tüm basın mensupları toplandılar orada.Bakan geldi ve elinde bastonuyla denizin üzerinde yürümeye başladı.Karşı kıyıya kadar da yürüdü geçti. Herkesin gözleri dehşetle açılmıştı. 
Fakat ertesi günü tüm gazetelerde şu başlık okundu : 
-Bakan yüzme bilmiyor!

Nis 13

BAŞIBOŞ TEK ADAM REJİMİ

BAŞIBOŞ TEK ADAM REJİMİ

6 Nisan 2017’deki anayasa referandumunda Yandaş Seçim Kurulu (YSK) kanuna aykırı mühürsüz ve geçersiz 3,6 milyon oyu AKP’nin talimatı ile iptal edip demokrasiyi rafa kaldıran karara imza attı.

11 yargıç Türkiye’de parlamenter rejimi sonlandırdı.

Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi adıyla uydurulan ucube rejimi kurdu.

24 Haziran 2018’de Cumhurbaşkanı Seçimi sonrası Recep Tayyip Erdoğan seçildi ve Tek Adam Rejimi yürürlüğe girdi.

Erdoğan koltuğa tüm yetki ile tek başına oturdu.

İlk işi şu oldu:

Cumhurbaşkanlığı ile bakanlıkların teşkilatlarını düzenleyen 1 Numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesini 10 Temmuz 2018 tarihinde yayımlayarak 37 düzenleme yaptı.

Anayasa Mahkemesi, 1 Numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nde yer alan 37 düzenleme için iptal kararı verdi.

Yandı gülüm keten helva…

AKP iktidarının 10 Temmuz 2018’den bu yana tüm icraatları çöp oldu.

Cumhurbaşkanlığı bütçeleri sıfırlandı.

Cumhurbaşkanının 5 yıl 7 aylık tüm kararları dayanıksız kaldı.

Recep Tayyip Erdoğan’ın attığı tüm imzalar geçersiz oldu.

Bakanlıklar yok hükmünde oldu.

Erdoğan’ın bu hatalı kararı ile 2018-2023 döneminde mağdur olan kişi ya da kuruluşlardan maddi ve manevi tazminatlar doğdu.

Erdoğan tarafından Anayasa Mahkemesi’ne seçilen 15 AYM üyesi Erdoğan iktidarına yasal düzenleme yapması için 9 ay süre verdi. Neden?

Çünkü “devletin yıkılmaz, yıkılamaz” ilkesini sağlamak da AYM’nin kuruluş felsefesidir.

İptal kararlarının gerekçesinde Erdoğan’ın tek başına Anayasa’da güvence altına alınan temel haklara ilişkin düzenleme yapma yetkisinin olmadığı, kararname çıkarılamayacağı ve düzenlemelerin ancak kanunla yapılabileceği vurgulandı.

Erdoğan’ın anayasaya aykırı kararname ile devleti olmayan yetkisi ile yönetmesi fiyaskodur, rezalettir ve hatta suçtur.

Başta Mehmet Uçum olmak üzere cumhurbaşkanlığının tüm hukukçularının işlerine derhal son verilmesi gerekir.

Anayasaya aykırı 37 düzenleme arasında en fazla dikkat çekenler şunlar:

-Cumhurbaşkanlığına personel ataması, maaşlarının düzenlenmesi,

-Hâkim ve savcıların Cumhurbaşkanlığınca görevlendirilmesi,

-Üst kademe yöneticileri hakkında bilgi toplanması,

-Belediyelere ait imar yetkilerinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na verilmesi,

-Cumhurbaşkanlığı politika kurullarına verilen “görevleriyle ilgili gerekli olan bilgileri” kamu kurum ve kuruluşlarından isteme yetkisi,

-Cumhurbaşkanı İdari İşler Başkanı’na Cumhurbaşkanlığına personel atama yetkisi

-Adli ve idari yargıda görevli hâkim ve savcılar da İdari İşler Başkanı’nın talebi üzerine üç yıl süreyle Cumhurbaşkanlığı’nda görevlendirilmesi,

-Cumhurbaşkanlığı’na bağlı politika kurullarının üyelerine yapılacak ödemeler,

-İçişleri Bakanlığı’na verilen “ülkenin idari bölümlere ayrılması, il ve ilçelerin genel idarelerini düzenleme” görevi,

-CİMER’in usul ve esaslarının belirlenmesi,

Özetlediğim 37 madde.

İnanılır gibi değil

Peki, şimdi Erdoğan’ın durumu ne olacak?

Muhalefetin Anayasa Mahkemesi kararına dayanarak Erdoğan’ı istifaya çağırması lazım

Tek bir gün dahi o koltukta oturmaması lazım.

Ucube Tek Adam Rejimi ifadem Anayasa Mahkemesi Kararı ile hukuken tescil edildi.

Şimdi sıra Yandaş Seçim Kurulunun verdiği şu hukuki skandaldan Türkiye’yi kurtarmak.

-Anayasal meşruiyeti olmayan seçilmiş cumhurbaşkanı Erdoğan…

Büyük fırsat 31 Mart Yerel Seçimidir.

Bu fırsatı kullanması gereken de kuşku yok ki önce millet sonra muhalefet partileridir.

Alıntı: https://www.yenicaggazetesi.com.tr/basibos-tek-adam-rejimi-769920h.htm

Nis 11

AĞIZ TADI MERSİN’DE

AĞIZ TADI MERSİN’DE

* * *

Gelsin herkes Mersin’e ağızlar bir tat görsün

Ağız tadıyla bir de denizinde yat görsün

Canlar ile cananlar görsün bir hayat görsün

Yaşıyor yaşayacak kebap adı Mersin’de

Havası suyu güzel, ağız tadı Mersin’de

* * *

Fındık lahmacunu bu, yemeye doyum olmaz

Bunca güzel tatları tatmayan soyum olmaz

Her sofrada kıpkızıl şalgam sız suyum olmaz

Yaşıyor, yaşayacak muzun adı Mersin’de

Havası suyu güzel, ağız tadı Mersin’de

* * *

Sarıulak zeytini hem asırlık hem tatlı

Bandırmayla cezerye müthiş enerji katlı

Yemeyenler de bilir kayısılar ispatlı

Yaşıyor yaşayacak humus adı Mersin’de

Havası suyu güzel, ağız tadı Mersin’de

* * *

Topacık adındaki Tarsus beyazı var ya

Kerebiçin o müthiş doyumsuz hazı var ya

Akdeniz sahilinin harika yazı var ya

Yaşıyor yaşayacak çilek adı Mersin’de

Havası suyu güzel, ağız tadı Mersin’de

* * *

Birde tantunisi var unuttum sanmayın ha!

Bunları başka yerde görüp de kanmayın ha!

Mide ile bağırsak bozulur yanmayın ha!

Yaşıyor yaşayacak limon adı Mersin’de

Havası suyu güzel, ağız tadı Mersin’de

* * *

Bunca saydıklarımı yaşarken tatmak gerek

Bu tatları bu aşkı bilin anlatmak gerek

Bir gecelik de olsa Mersin’de yatmak gerek

Yaşıyor yaşayacak kavut adı Mersin’de

Havası suyu güzel, ağız tadı Mersin’de

* * *

Gelsin herkes Mersin’e ağızlar bir tat görsün

Ağız tadıyla bir de denizinde yat görsün

Canlar ile cananlar görsün bir hayat görsün

Yaşıyor yaşayacak kebap adı Mersin’de

Havası suyu güzel, ağız tadı Mersin’de

* * *

Mersin’in lezzetleri saymakla bitmez ki hiç

O tat ile o hoşluk damaktan gitmez ki hiç

Asırlar geçse bile, bu kültür yitmez ki hiç

Yaşıyor yaşayacak mamul adı Mersin’de

Havası suyu güzel, ağız tadı Mersin’de

* * *

Kenan Şahbaz

Nis 09

UYGUR SAVAŞI

UYGUR SAVAŞI

Dünya bu çığlığa sağır.

Bugün madem Doğu Türkistan’daki Çin zulmüyle başladık, aynı konuyu ele alan bir başka kitapla devam edelim. “Uygur Savaşı / Çin’in Müslüman Azınlığına Karşı Yürüttüğü İç Operasyon” adlı kitabı kaleme alan Sean R. Roberts, George Washington Üniversitesi’nde görevli bir kültürel antropoloji uzmanı. 1990 yılında bölgeye yaptığı ilk yolculuktan bu yana, 30 yıldır Uygur Türkleri üzerine çalışmakta. O zamandan beri dünyanın çeşitli bölgelerindeki Uygurlara dair araştırmalarına devam etmekte. Ötüken Neşriyat’tan çıkan kitap M. Bahadırhan Dinçaslan ve Muhammed Âkif Kalaycı tarafından dilimize kazandırılmış. Uzun soluklu bir araştırmanın ürünü olan kitap, Uygurlarla yapılan söyleşiler, Uygur diline dair belgeler ve videolar gibi, daha önce akademik çalışmalarda ele alınmayan birçok farklı Uygurca kaynağa dayanarak hazırlanmış. Kitap, Çin’in ABD önderliğinde başlatılan “Terörle Küresel Savaş”ı, Uygur halkına yönelik giderek artan vahşi baskısını hasıraltı etmek için nasıl kullandığını ortaya koyuyor. Kitap, Çin’in faaliyetlerinin dünyanın dört bir tarafındaki devletleri terörle mücadele adı altında etnik azınlıklara zulmetme ve iç muhalefeti şiddetle bastırma konusunda cesaretlendirdiğini savunuyor. 11 Eylül’de New York ve Washington’a yapılan saldırılardan birkaç hafta sonra Çin hükûmeti, çoğunluğu Müslüman olan Uygur etnik azınlığından kaynaklanan ciddi bir terör tehdidiyle karşı karşıya olduğunu ilan etti.

Aradan geçen yaklaşık yirmi yılın ardından bugün, Çin’de yaşayan on bir milyon Uygur Türkü’nün bir milyondan fazlası dünyanın en büyük kitlesel hapis ve gözaltı sistemine dönüşen sözde “yeniden eğitim kampları”nda hapsedildi. Ana vatanlarındaki Uygurların yanı sıra mülteci toplulukları ve sürgündeki Uygurlarla kapsamlı röportajlardan faydalanan Sean Roberts, yalnızca devlet politikalarını değil, Çin devletinin bu yıkıcı programlarına Uygurların verdiği tepkileri de anlatıyor.

Çin’in Uygurlara uyguladığı kültürel soykırıma ilişkin anlaşılır ve geniş kapsamlı bir analiz ortaya koyan ve Çin Komünist Partisi’nin uyguladığı vahşeti haklı göstermek için türettiği mitleri yalanlayan delilleri objektif olarak ele alan “Uygur Savaşı”, bu insanlık dramının en acı şekilde parçası olanların seslerinin duyulmasını sağlıyor.

Ötüken Neşriyat

Tel:(0212) 251 03 50

Alıntı: https://www.yenicaggazetesi.com.tr/fransiz-gazeteci-gozuyle-dogu-turkistan-trajedisi-768300h.htm

Nis 07

EL HAREZMİ, “İLİM (BİLİM)’İN ATASI TÜRKLERDİR!..”

EL HAREZMİ,İLİM VE (BİLİM)’İN ATASI TÜRKLERDİR!..

MATEMATİĞİN ATASI EL HAREZMİ!..
SIFIR RAKAMI OLMASAYDI NELERİ YAPAMAZDIK COĞRAFYA VE ASTRONOMİ İLE DE UĞRAŞAN HAREZMİ EN ÖNEMLİ ÇALIŞMALARINI MATEMATİK ALANINDA YAPTI GÜNÜMÜZDE DE KULLANDIĞIMIZ HİNT RAKAMLARINI İSLAM DÜNYASINA SIFIRI ( “0” ) TANITTI… MATEMATİĞE KAZANDIRDI BÖYLECE GÜNÜMÜZDE KULLANDIĞIMIZ ONLU SAYI SİSTEMİ ORTAYA ÇIKTI!..
AYNI ZAMANDA GÜNÜMÜZDE MATEMATİĞİN BİR DALI OLAN CEBİR ONUN BU BİLİM ALANINA KAZANDIRDIĞI BİR BAŞKA KATKIDIR CEBİR İLE İLGİLİ KİTABI TERCÜME EDİLEREK XVII. YÜZYILA KADAR AVRUPA ÜNİVERSİTELERİNDE OKUTULMUŞTUR!..
* 9 RAKAM VE SIFIR İLE BÜTÜN İŞLEMLERİ YAPMAK MÜMKÜNDÜR SIFIR OLMADAN BÜTÜN İŞLEMLERİ YAPMAK YA ÇOK ZORDUR YA DA İMKANSIZDIR. O DÖNEMDE AVRUPA ROMA RAKAMLARI İLE İŞLEM YAPMAYA BOĞUŞURKEN MATEMATİK BİLGİNİ HAREZMİ SIFIRI KULLANARAK BÜTÜN İŞLEM VE PROBLEMLERİ KOLAYLIKLA ÇÖZEBİLMİŞTİR!..
* HAREZMİ 780 YILINDA ÖZBEKİSTAN’IN KARİZMİ KENTİNDE DÜNYAYA GELMİŞTİR .TAM OLARAK İSMİ EBU ABDULLAH MUHAMMED BİN MUSA EL-HAREZMİ’DİR. KENDİSİNİ MATEMATİK TARİHİNİN EN BÜYÜK BİLİM ADIMI OLARAK TANIMLAYABİLİRİZ!..
* ÇÜNKÜ CEBİRİN VE ALGORİTMANIN KURUCUSUDUR EL HAREZMİ SADECE MATEMATİKLE DEĞİL AYNI ZAMANDA ASTRONOMİ VE COĞRAFYAYLA’DA İLGİLENMİŞTİR BATI DÜNYASINDA!..
* EN ÇOK ETKİDE BULUNAN BİLİM ADAMI DİYEBİLİRİZ. ÇALIŞMALARINA ABBASİ HALİFESİ MEM’UN TARAFINDAN BAĞDAT SARAY KÜTÜPHANESİNE GETİRİLMESİYLE BAŞLAMIŞTIR. DAHA SONRA BURADA YABANCI ESERLERİN TERCÜMESİNİ YAPMAK AMACIYLA KURULAN BİR TERCÜME AKADEMİSİ OLAN BEYT’ÜL HİKME’DE GÖREVE BAŞLAR!..
* HAREZMİ’NİN BU KADAR ÖNEMLİ BİR BİLİM ADAMI OLMASININ SEBEBİ SADECE CEBİRİN KURUCUSU OLMASI DEĞİLDİR AYNI ZAMANDA GELİŞTİRİCİSİ DE OLMASIDIR.
HAYATINDAKİ BİR ÇOK BÜYÜK ESERİNİ BAĞDAT SARAY KÜTÜPHANESİNDE YAPMIŞTIR!..
* HAREZMİ’NİN İLK ESERLERİNDEN BİRİ ARİTMETİK ALANINDADIR. ANCAK BU ALANDA BIRAKTIĞI YAPITIN ORJİNALİ KAYIPTIR. BU KİTABIN BU GÜNE KADAR GELMESİNİN SEBEBİ BATILI ADELARD’AN TARAFINDAN LÂTİNCİYE ÇEVRİLMESİNDEN KAYNAKLANIR. BU KİTABIN İSMİ DE NUMERO INDORUM HİNT RAKAMLARI HAKKINDADIR. BU KİTABINDA ON RAKAMLI KONUMSAL HİNT RAKAMLAMA VE HESAPLAMA SİSTEMİNİ ANLATMIŞTIR. BATIDAKİ MATEMATİKÇİLER ROMALILARDAN BU YANA KULLANILAN HARF RAKAM VE HESAP SİSTEMİ YERİNE HİNT RAKAM VE HESAP SİSTEMİNİ KULLANMAYI BU ESERDEN ÖĞRENMİŞLERDİR BU ESER BATI DÜNYASINDAKİ MATEMATİKÇİLERİ ÇOK ETKİLEMİŞTİR. DAHA SONRA BU HESAPLAMA SİSTEMİNE HAREZMİ’NİN İSMİNDEN TÜRETİLEN ALGORİTMA ALGORİSM DENMİŞTİR. ON RAKAMDAN OLUŞAN RAKAMLAMA SİSTEMİ İSE HAREZMİ TARAFINDAN TANITILDIĞI İÇİN ARAP RAKAMLARI VEYA KÖKENİ HİNDİSTAN OLDUĞU İÇİN HİNT-ARAP RAKAMLARI DENMİŞTİR!..

* HAREZMİ’NİN ESERLERİ: HAREZMİ’NİN EN BÜYÜK ESERİ CEBİRDİR. KENDİSİ CEBİRİN KURUCUSU VE GELİŞTİRİCİSİDİR. BU KONUDA YAZILAN İLK VE YAYGINLAŞTIRILAN KİTAP EL KİTABÜ’L MUHTASAR Fİ HİSABİ’L CEBR VE’L MUKABELE’DİR. HAREZMİ’NİN BU ESERİ KENDİSİNE İSLAM VE BATI BİLİM DÜNYASINDA ÇOK ÜN KAZANDIRMIŞTIR!..
* BATI DÜNYASI İLK KEZ BU KİTAP SAYESİNDE CEBİRİ KULLANMIŞ VE ÖĞRENMİŞTİR. BU ESERDE ANA KONULAR BİRİNCİ VE İKİNCİ DERECEDEN DENKLEMLERİN ÇÖZÜMLERİ, BİNOM ÇARPIMLARI ÇEŞİTLİ CEBİR PROBLEMLERİ VE MİRAS HESAPLARI BULUNMAKTADIR!..
* HAREZMİ CEBİRLE İLGİLİ ÇALIŞMALARINDA İKİNCİ DERECEDEN DENKLEMLER KONUSU ÜZERİNDE ÇOK DURMUŞTUR. BİRİNCİ DERECEDEN DENKLEMLERİ İNCELERKEN YANLIŞ YOLU İLE ÇÖZME YÖNTEMİ’Nİ KULLANMIŞTIR!..
* HAREZMÎ’NİN BU BÜYÜK ESERİ 12.YÜZYILDA CHESTERLI ROBERT VE CREMONALI GERARD TARAFINDAN LATİNCEYE ÇEVRİLMİŞTİR. BATI DÜNYASI BU ESERDEN ÇOK FAZLA ETKİLENMİŞ VE CEBİRİ BU SAYEDE ÖĞRENMİŞTİR. CEBİR BATI DÜNYASINDA EL-CEBR İSMİNDEN ALGEBRA’YA : DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞTÜR!..
DAHA SONRA BATI DİLLERİNDE CEBİR ALGEBRA OLARAK TANIMLANMIŞTIR. AYNI ZAMAN HAREZMİ’NİN BU YAPITI BATI DÜNYASINDA CEBİRİN KULLANIMININ YAYGINLAŞMASINDA DA BÜYÜK ROL OYNAMIŞTIR!..

Eski yazılar «