«

»

Mar 30

TEOKRASİ RİSKİ

TEOKRASİ RİSKİ

Teokrasi, dine dayalı yönetim biçimidir. Devlet işlerinin dini temellere dayandırıldığı bir sistemdir. Osmanlı’da teokrasi vardı.

Türkiye’de teokrasiye karşı direnç var. Nedeni Türkiye’nin 200 yıldır Batı eksenli olması ve Batı laikliğini, Batı yaşam tarzını görmüş olmasıdır.

Ama bazı rahatsız edici olaylar da yaşanıyor. Söz gelimi; Mahir Ünal, Meclis’te AKP adına hareket eden AKP grup başkan vekili idi. Ünal “Kültür devrimi olarak cumhuriyet bizim alfabemizi, dilimizi, bütün düşünmemizi yok etmiştir” diye konuşmuştu.

KHÜ, Türkiye Eğilimleri-2020 Kantitatif Araştırma Raporu’nda; Türk halkının siyasi yelpazedeki yerini tespit etmek için yapılan ankette “Kendinizi nasıl tanımlarsınız?” sorusuna verilen cevaplar içinde kendisini siyasal İslamcı olarak tanımlayanların oranı yüzde 8,9’dur. Bu kesimin siyasi iktidar üstünde etkisi yüksektir.

Geçmiş ve bugünkü deneyimler gösteriyor ki; teokrasi bir ülkenin devamı huzuru ve refahı için en büyük sorundur.

Bu durumu biz objektif olarak değerlendiremeyebiliriz. Bu alanda çalışma yapanlardan, Daron Acemoğlu ve James A. Robinson, Ulusların Düşüşü‘nde, Ortadoğu’nun yoksul kalmasını da Osmanlı İmparatorluğu’nun şeriat düzenine bağlıyor “Neolitik çağda Dünyaya öncülük eden Ortadoğu’ydu. İlk şehirler bugünkü Irak’ta ortaya çıkmıştı. Demir ilk kez Türkiye’de eritildi. Ortadoğu, Ortaçağ’a kadar teknolojik bakımdan dinamik bir bölgeydi. Ortadoğu’yu fakirleştiren coğrafyası değildi. Nedeni Osmanlı İmparatorluğunun kurumsal mirasıdır.” Aslında Daron Acemoğlu ve James A. Robinson, İslam’da geri kalmışlığı dine değil, kurumlara bağlıyor. Ancak şeriat düzeninde kurumlar da dinsel kurumlardır.

III. Selim, Nizâm-ı Cedîd (Yeni Düzen) hareketini başlattı ve fakat yeniçeri isyanı, Kabakçı Mustafa Paşa isyanı patlak verdi. III. Selim öldürüldü. Düşünebiliyor musunuz? Dünyada İslam’ın başı olarak bir halife dine zarar vermekle suçlanıyor ve öldürülüyor.

Birinci Mahmud, 1826’da ilmiyeyi yanına çekerek Yeniçeri Ocağı’nı yok etti. Bu büyük bir olaydı. Batılılaşma hareketi esas bu noktada başladı. Padişahın adı gavur padişaha çıkmıştı.

Abdülhamit de ümmeti tutkal olarak düşünmüş ve fakat hem İslam olmayanlar, hem de önce İslam Araplar İngilizlerle iş birliği yaparak isyan etmiştir.

Eğer Osmanlı şeriat düzeninde olmasaydı, böyle bir tarihî çöküş yaşamazdı.

Türkiye’de de 12 Eylül 2010 referandumunda bazı solcular ve liberaller Anayasa değişikliği paketine “Yetmez ama evet” diye oy verdiler. Bu gibiler Türkiye’de bugünkü otokrasinin yolunun açılmasına yardım ettiler. Eminim ki bugün onlar da pişmandırlar.

Dinin siyasi alanda bir araç olarak kullanılması, aynı zamanda dine de zarar veriyor.

Alıntı: Esfender Korkmaz