«

»

May 25

ADALET HER ZAMAN HERKESE LAZIM..

ADALET HER ZAMAN HERKESE LAZIM..                                                                                                                                                           www.kenansahbaz.com

Eyvâh! Beş on kâfirin îmanına kandık;
Bir uykuya daldık ki: cehennemde uyandık

Mâdâm ki, ey adl-i İlâhi yakacaktın…
Yaksaydın a mel’unları… Tuttun bizi yaktın

Küfrün o sefil elleri âyâtını sildi:
Binlerce cevâmi’ yıkılıp hâke serildi

Kalmışsa eğer bir iki mâbed, o da mürted:
Göğsündeki haç, küfrüne fetvâ-yı müeyyed!

Dul kaldı kadınlar, babasız kaldı çocuklar,
Bir giryede bin ailenin mâtemi çağlar!

En kanlı şenâatle kovulmuş vatanından
Milyonla hayâtın yüreğinden gidiyor kan!

İslâm’ı elinden tutacak, kaldıracak yok…
Nâ-hak yere feryâd ediyor: Âcize hak yok!

Yetmez mi musâb olduğumuz bunca devâhi?
Ağzım kurusun… Yok musun ey adl-i İlâhî!

Mehmet Akif Ersoy

 

Hz. Ömer Şam Valisi’ne  “Câmiyi yık, adâleti yıkma” der…

Orhan Gazi’nin, oğlu Murad Hudavendigâr’a şöyle vasiyette bulunmuştur:                                                                 

“Çü istiklâl buldun saltanatda //Adâlet eyle dâim memleketde//Garaz nâm-ı nikûdur ana çalış//Kimesne itmesin cevrinle nâliş//Kaparsan arsa-i adl içre kûyı//Bulursun bî-gümân nâm-ı nikûyı.”

(Saltanat tahtına geçtin, memleketi daima adaletle yönet. Geride iyi bir ad bırakmaya çalış, kimseye zulmetme. Ülkeye adaleti hâkim kılarsan hep hayırla anılırsın.)

Namık Kemâl ise Adalet için şöyle der:                                                                                              

“Bulunmazsa adâlet milletin efrâdı beyninde//Geçer bir gün zemîne, arşa çıksa pâye-i devlet.”

(Milletin fertleri arasında adalet olmazsa, devletin pâyesi arşa çıkmış olsa bile bir gün muhakkak yerin dibine geçer.)

 

Bazı yazarlar zararlı eserler (âsâr-ı muzırra) neşretmekle itham edilerek “fitne ve fesat çıkarmaya çalışmak” (Sâî bil-fesat) iddiasıyla mahkemeye verilirler. Mahkeme sürgün edilmelerine karar verir. Mahkeme üyelerinden Hersekli Arif Hikmet (ö. 1903) karara itiraz eder. Ve der ki:

Bir kâtili mahkûm etmek için suç âletini görmek gerektiği gibi, sürgün edilmelerine hükmedilen kişilerin suç âletini de (âlet-i fesât) görmek lazım. Zararlı neşriyat (âsâr-ı muzırra) ne imiş, ortaya konulsun, tek tek inceleyelim. Yazarın fitne ve fesat çıkarmaya (sâî bil-fesât) çalışıp çalışmadığına vicdanen kanaat getirelim. Böyle körü körüne hüküm verilmez.

Mahkeme âzâları aslında dürüst insanlar olmalarına rağmen Arif Hikmet Bey’in sözünü bizzarûre (üstlerinden korktukları için) duymazdan gelirler. Arif Hikmet ısrar edince mahkeme âzâlarından biri: Hikmet Bey, canım kardeşim, âsâr-ı muzırra (zararlı yayınlar) denilen kitaplar incelenip de muzır (zararlı) olmadığı meydana çıksa, bu hakikati ortaya koyabilecek yiğit hani nerede? der. Bunun üzerine Hersekli Arif Hikmet lânet okuyarak mahkemeyi terk eder…