«

»

Şub 07

GÜNYÜZÜ GÖRMEYEN ÇOCUKLAR

GÜNYÜZÜ GÖRMEYEN ÇOCUKLAR

Kış soğuğunun üzerine sabah mahmurluğu da eklenince, sabah karanlığının akşamüzeri karanlığından çok daha ürpertici olduğu gerçeği bedenimi titretti. Sokak aralarında hiç ses yok. Caddelerde ise yalnızca araba sesleri duyuluyor.

 

Ancak hepsinden fena olanı, sabah ayazında ama adeta gece karanlığında okula gitmeye çalışan öğrencilerin görüntüsü. Arkadaşlarına “günaydın” diyen ancak günü henüz aymamış olan eğitilmelerine ihtiyaç duyduğumuz, bu yüzden okulu sevsinler istediğimiz küçücük veya gencecik çocuklar, karanlıkta kapı önlerinde servis bekliyor ya da ebeveynleriyle okula gitmek zorunda kalıyor.

Aklıma ilk olarak, iktidarın bir dönem yürüttüğü “En iyi okul, eve en yakın okuldur” politikası geldi. Sanıyorum ki, 1,5 km. mesafe eve yakın okul kategorisinde yer alıyordur. Peki, böylesine bir karanlıkta, bu yakınlıkta okula bile çocuklar ebeveynlerinin eşliğinde yürüyerek veya araçla götürülmek zorunda kalınca, eve en yakın okula gitmenin gerçekten avantajı oluyor mu? Okulların önü velilerin araçlarıyla dolu.

Üstelik uygulama, yalnızca öğrencilerle ilgili de değil. Tam zamanlı bir işte çalışan herkes, evden de işten de karanlıkta çıkıp, adeta “gün yüzü görmüyor”.

Uzmanlar karanlıkta uyanmanın olumsuz biyolojik etkileri olduğu konusunda uyarıyor. Borsa, bankacılık, uçak saatleri gibi pek çok hususta, yakın Avrupa ülkeleriyle dahi sıkıntılar yaşanıyor. Üstelik Elektrik Mühendisleri Odası da yayınlanan bilimsel çalışmalar da bu uygulamanın iddia edildiği gibi tasarruf sağlamadığını, hatta elektrik tüketimini artırdığını söylüyor. Güvenlik açısından sebep olduğu tedirgin de cabası.

 

Yoksa, bunların enerji şirketleriyle bir ortaklığı mı var diyen vatandaş haklı mı?