«

»

Tem 16

ALTIN ÇAĞ

ALTIN ÇAĞ

1200 yıl önce Allah’ın varlığı dâhil her şeyi tartışan bilgeler ve din filozofları(Kelamcılar) vardı. Bilesiniz ki bugün fersah fersah gerideyiz. Dünya bir yere, biz tersine gidiyoruz. İbn-i Sînâ’dan Fârâbî’ye, Matürî’den Mutezile’nin öncüsü Vâsıl Bin Atâ’ya kadar yüzlerce ismin ve binlerce takipçilerinin tartıştığı konular ve yeni zamanların meseleleri 21. asrın İslam dünyasında konuşulamaz haldeyse kafamızı iki elimizin arasına alarak buradan çıkışı düşünmek zorundayız.

Çeşitli anlayışlar, bugün inanış (İtikadî) mezhepleri dediğimiz anlayışlar o beyninin bütün kıvrımlarıyla düşünen adamların fikirlerinden çıktı. Hukuk oluşturmak için dehalarını konuşturan, başta Ebû Hanîfe, sayıları dörtle sınırlı olmayan büyükler de o devirlerdendir. Mezhep dediklerimiz onların anlayışlarının sistemleştirdiği görüşlerdir. Bir müddet o ışıkta yürüdük ve dünya hâkimiyetleri öyle geldi. Sonrası dinden konuşanların düşünceyi boğduğu ve terör estirdiği asırlardır. O büyük filozofları da anlamayıp kendimize göre dondurduğumuz yıllar geçirdik. İşte o düşünceyi susturan yüzyılların devamındayız. Acınacak haldeyiz. Sefil ve rezil durumdayız.

Samimi dindar inanıyor ve yanlışa dahi inanacak bir saflığı var. Elbette masum sayılabilir. Okumuşlar için bunu diyemeyiz. Onlar düşünmek zorundadırlar. Önlerinde örnekler var. Yol belli. 1200 sene önceki gibi düşünecekler ve konuşacaklar. Dünyanın geldiği yeri görecekler. İnsanlığın birikimini edinecek ve değerlendirecekler. Her bilgi bizim içindir diyecekler. Zamana göre uygulamaları güncelleyecekler. Anladığım kadarıyla Kur’an’ın mesajı da tam budur.

Dahası var: MâtüridîEbû Hanîfe ve benzeri büyük kafaların çizgisini takip edecekler. Devleti idare edenlere yanaşmayacaklar. Emirlerine girmeyecekler. Evet, emirle hareket etmeyecekler. İdarede görev alanlar da her zaman bildiğini söylemekten vazgeçmeyecek. Yönetimde de olsalar, dışarda da kalsalar kıyasıya eleştirecekler. Bugünkü gibi düşünceyi boğan bir ortam varsa daha sıkı durmak ve ses yükseltmek zorundadırlar.

DİN PARAVAN

Bugün bilgiden kaçış ve birkaç ezbere göre kodlamalar devrindeyiz. Eğitim sistemini buna göre ayarlama çalışmalarını yıllardır görüyorduk. Son zamanlarda yeni bir evreye geçildi. İmam Hatipleri yaygınlaştırmak hayal edilen insan tipi için yetmedi, yetmezdi. Yaygın eğitimde kendilerine göre bir din dersi düzenlemekle de istedikleri sonucu alamayacaklardı. Ancak kafa karıştırabilir ve bozabilirlerdi. Öyle de oldu. Her şey arapsaçına döndü, bozulma yaygınlaştı ve işler tıkandı. Bir görüşe göre sistemsizlik hâkim hale geldi.

Şurası muhakkak ki bozmak ve yıkmakta epeyce yol alındı. Yapmak zor iştir. Yapıcı karakter ve çok yönlü bilgi-görgü ister. Bizimkilerde bunların bulunmadığı anlaşılıyor. Başaramayacakları da artık daha net. Buna rağmen vazgeçmeleri beklenmez. Yaz-boz’a, devirmeye devam edecekleri görülüyor. Doğru sandıkları hamleler yanlış sonuçlar verdi. Tek tip, istendiği şekilde bakan, gören, konuşan, hareket eden insan örneği ve ona göre şekillenen hayat kurgusu hedefti. Bunun için resmi ve sivil kuruluşların hemen tamamının örgün ağa katılması gerekiyordu. Vakıflara, derneklere, camialara, cemaatlere kapılar açıldı, hızla her alanı sardılar.

Bu ağda Kur’an Kursları’nın önemli bir enstrüman halinde düşünüldüğü anlaşılıyor. İmkân bulunan yerlere Kur’an Kursu açmak fikri, bazı çevrelerde öteden beri vardı. Cemaatlerin benimsediği bir yoldu. Süleymancılar’ın bu konuda başarılı olduklarından bahsedilirdi. Sonra gördük ve anladık ki irili ufaklı cemaatlerle çevrili bir hayatımız var. Fetullahçılar’ın, Menzilciler’in, Süleymancılar’ın en ileri gidenler olduğu artık herkesçe bilinen bir durum.

Alıntı: A. Yağmur Tunalı