“Benim ülkemi nasıl bir gelecek bekliyor?”
“Bir Arap hükümdar, Otrar’da doğan Farâbî’ye, ‘Benim ülkemi nasıl bir gelecek bekliyor?’ diye sormuş… Fârabî, bu soruya cevap verebilmesi için hükümdarın bir davet vermesini istemiş ve ‘Size en yakın olanları tahta yakın oturtun. Oturma düzenini size yakınlık derecesine göre sağlayın. Saygınızdan nasibi az olanları en sona bırakın’ demiş… Hükümdar, birinci sıraya muhteşem giysileriyle en zenginleri, yâni tüccarları, sonra sırasıyla akrabalarını, mevki sahiplerini, hâkimleri, saray görevlilerini yerleştirmiş. Kapıya yakın yerde birkaç tedirgin adam varmış. Diğerlerinin onlara tahammül edemediği de açıkça belliymiş… ‘Kim bu insanlar?’ demiş bilge… Hükümdar, ‘Yazar, şair takımı’ demiş, ‘Kendilerini neredeyse benden akıllı sanıyorlar…'”
***
Bunun üzerine Farâbî, dâvetin sonunda, yalnız kaldıklarında cevabını vereceğini söylemiş ve herkes çekildikten sonra başlamış söze:
-Düşündünüz mü hiç,
Neden yıkıldı,
O kocaman Türk hanlığı?
Asıl sebebi şudur:
Kalabalık ordularıyla
Düşmanı yendiği halde
Yüksek kültürüyle
Durduramadı…
Önemli makamlara
Bezirganları getirdiniz;
Milletin kaderini
Ellerine verdiniz.
Bezirgan yüksek fiyat verene
Satar herkesi, her şeyini…
Bir ülke eğer geliştirmezse
Manevi değerlerini
Zamanla kölesi olur
İstemese de, Manen güçlünün…
Maneviyatsız millet Tavuk gibidir,
Uçamaz yükseklerde!..
Ama acımasız zaman,
Korkunç balyoz vuruşunu,
Mutlaka indirecektir
Başınıza, korunun!”