«

»

Ağu 27

“22 GÜN 22 GECE SAKARYA”

“22 GÜN 22 GECE SAKARYA”
101 yıl önce, 23 Ağustos 1921 Salı günü…
Sakarya Meydan Muharebesi’nin başladığı gün…
Millî Mücadele’nin İstiklal Savaşı evresi, 15 Mayıs 1919’da İzmir’in Yunanlar tarafından işgaliyle başlar ve 24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Andlaşması’yla son bulur.
Sınırsız bir işgal hırsı ve hayaliyle yola çıkan İngiliz desteğindeki Yunan Küçük Asya Ordusu, Sakarya Meydan Muharebesi’nde ağır bir yenilgiye uğratılır.
Sakarya Meydan Muharebesi, 22 gün 22 gece sürer. Savaş tarihinin en uzun ve en kanlı meydan muharebesi…
Yokluk, kıtlık ve milletin kalan son atımlık cephanesiydi…
22 günde, yaklaşık 15 bin asker şehit düştü. Toplam zayiat, 40 bin civarında. Günde 700 kahraman, vatanı yeşertmek için kanını verdi… Mustafa Kemal Paşa’nın deyimiyle, “Büyük Kanlı Savaş̧”…
***
Sakarya Meydan Muharebesi, Türk tarihi açısından önemli bir kilometre taşıdır. İstiklal Savaşı’nın da bir dönüm noktasıdır… Bu zaferi tamamlayan 26 Ağustos 1922 günü başlayan “Büyük Taarruz” ve 30 Ağustos 1922 “Başkomutan Meydan Muharebesi”, Türk Milleti’ni yok olmaktan kurtarır. Türklerin yok olmasını hedefleyen “Sevr Anlaşması”, Mustafa Kemal Paşa ve onun yanında savaşan kahramanlarca çöpe atılır, yerine 24 Temmuz 1923’te Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusu Lozan Barış Andlaşması imzalanır.
Osmanlı Devleti’nde 1683 yılında, İkinci Viyana kuşatmasıyla başlayan Türk toprak kaybı ve çekilmesi 238 yıl sürer… Sakarya Meydan Muharebesi, Osmanlı’da 300 yıldır süren çözülüşün son bulduğu, Savaş Tarihi’nin en uzun kanlı muharebelerinden biridir. Bu çekilme, 1921’de Sakarya Meydan Muharebesi’yle durdurulur. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa tarafından…
Mustafa Kemal Paşa, o ünlü emrini burada verir: “Savunma hattı yoktur. Savunma alanı vardır. O alan bütün vatandır. Yurdun her karış̧ toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça düşmana bırakılamaz…”
Bu emir, savaş tarihinde, o döneme kadar uygulanmayan yeni bir savunma anlayışıdır.
Ve bu emri, 40 yaşında bir komutan verir. 238 yıllık çekilmeyi durduran komutan… Savaş̧ tarihine, adını altın harflerle yazdıran Başkomutan Mustafa Kemal Paşa…
***
Küçük Asya Ordusu Komutanı Papulas’ın dilinden dökülen şu sözcükler, Mustafa Kemal Paşa’nın Sakarya Meydan Muharebesi’nde uyguladığı savunma stratejisinin etkisini açıklar:
“Düşman dağılmadı. Bilmediğimiz bir askerî anlayışla savaşıyor… Kabul edelim ki, düşmanın taktiğini de azmini de yenemiyoruz…”(1)
Yunan Genelkurmay Başkanı Yardımcısı General Stratigos, savaştan sonra yazdığı raporda şöyle diyordu:
“Yunan iradesi, Mustafa Kemal’in önünde baş eğdi.”(2)
Yedi sözcükle, Küçük Asya Ordusu ile arkasındaki Büyük Britanya’nın hezimetini özetlemişti…
Ve tarih nankör değil, Mustafa Kemal Paşa’ya hakkını teslim eder…
Büyük İskender, Hannibal, Sezar ve Napolyon’u kıskandıracak savaş ustalığı…
Savaşın ustası, barışın efendisi… Başkomutan Mustafa Kemal Paşa…
PADİŞAH TÜRBELERİ
Yunan ordusu Bursa’yı işgal eder.
Megalo İdea’yı gerçekleştirmek hayaliyle Anadolu seferini başlatan Yunan Başbakanı Venizelos’un oğlu, Yunan ordusu komutanlarından Sofoklis Osman Gazi’nin mezarını görmeye gelir.
Sofoklis, Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi’nin sandukasını tekmelemeye başladı. Fotoğraf çeken gazetecilerin önünde yüksek sesle:
“Kalk da milletini kurtar.” diye haykırır.
Gazeteler, Yunan Başbakanı’nın oğlu Sofoklis’in bu tarihî haykırışını süslendirerek yazarlar.
Osman Gazi türbesine, Kral Konstantin’in resmini asarlar. Yunan askerleri, Müslüman mezarları ve evliya yatırlarını tuvalet olarak kullanırlar.
Osman Gazi, 595 yıl önce 1326’da vefat etmişti. Elbette cevap veremezdi…
Cevabı, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa verecekti. Hem de çok ağır bir şekilde… Cevap, Yunan tarihinde bir utanç belgesi olarak tarihe geçecekti… Küçük Asya Felaketi…
Çok değil bir ay sonra büyük bir yenilgiye uğrayacak Yunan komutanlar, tarihin en büyük felaketini yaşayacaklardı… Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, ataların hatırasını kurtaracaktı…
PADİŞAH VAHDETTİN’İN DÜĞÜNÜ
Cepheden uzakta, İstanbul’da… Vatanın namus ve şerefini işgalcilerden kurtarmak için, kahramanlar cephede canlarını verirken, Padişah Vahdettin mutlu günlerinden birini yaşıyordu. Çocukluğunda geçirdiği hastalıklar nedeniyle, kamburu çıkmış 61 yaşındaki Padişah evleniyordu.
1 Eylül 1921 günü Sakarya muharebelerinde, Türk Ordusu 82 subay ve 900 er kaybetmişti. Düşmanın Ankara’yı ele geçirmesi tehlikesine karşı Kayseri’ye göç başlamıştı. Daireler, Kayseri’ye taşınıyordu. İşte böyle bir günde, 1 Eylül 1921’de Vahdettin, Yıldız Sarayı’nda görkemli bir düğünle, 18 yaşındaki Nimet Nevzad Hanım’la beşinci evliliğini yapıyordu…
Vahdettin, beşinci evliliğini yaptığında, ilk evliliğinden olan kızları Ulviye Sultan 29, Sabiha Sultan 27 yaşındaydı…
1918 yılı… Osmanlı ordularının her cephede yenildiği bir dönem… 30 Ekim 1918’de, Mondros Ateşkes Anlaşması’yla Osmanlı Devleti fiilen sona eriyordu. Padişah Vahdettin, Osmanlı Devleti’nin yok olduğu böyle bir dönemde düğün yapar. Dördüncü eşi Ayşe Nevvare Hanım’la, henüz 17 yaşında iken 20 Temmuz 1918’de evlenir. Yine görkemli törenle, dördüncü eşini gelin etmişti… Fakat bir fark vardı… Düğün yeri Yıldız Sarayı değil, Dolmabahçe Sarayı’ydı…
***
Sakarya Meydan Muharebesi, vatandan, milletten başka sevgili bilmeyen o kuşağın eseridir… Sakarya Meydan Muharebesi kazanılmasaydı, 30 Ağustos 1922 zaferi olmazdı… Cumhuriyet olmazdı… Türk tarihinden Sakarya ve 30 Ağustos Zaferi’ni çıkarın geriye Türkler’in olmadığı işgal edilmiş bir Türkiye kalır. Türkiye’den Atatürk’ü çıkarın, geriye Afganistan kalır…
Üç Mustafa’ya; Mustafa Kemal (Atatürk), Mustafa İsmet (İnönü), Mustafa Fevzi’ye (Çakmak); vatandan, milletten başka sevgili tanımayan o kuşağa saygı ve minnetle…
Kaynakça:
Babüroğlu, Naim, 22 Gün 22 Gece Sakarya, İnkılap Kitabevi, İstanbul, 2020.
(1) Papulas, General Papulas’ın Hatıratı, Yeni İstanbul Yayınları, 1969; Papulas ve Trikopis, Yunan Generallerin İtirafları, (Haz.: Suat Akgül), Berikan Yayıncılık, Ankara, 2004.
(2) Şimşir, Bilal N., İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e, Milliyet Yayınları Tarih Dizisi: 21, Sıralar Matbaası, İstanbul, 1972.
Alıntı