«

»

Eki 25

TÜRKİYE’Yİ BEKLEYEN RİSKLER

TÜRKİYE’Yİ BEKLEYEN RİSKLER

Önümüzdeki dönemde, dünyanın en fazla sığınmacısına sahip Türkiye’nin karşı karşıya kalabileceği riskler:

Birinci aşamada, Türkiye’yi NATO’dan uzaklaştırma adımları atılır.

4 Nisan 1949’da Washington’da 12 ülkeyle kurulan NATO, genişleme politikası sonucunda 1990’da 16 üyeye; Varşova Paktı’nın yıkılması sonrası 1999’da 19 üyeye; 2004’te 26 ülkeye; 2009’da 28 üyeye ve 2017’de 29 ülkeye çıktı. 2019’da Makedonya’nın; 2023 yılında Finlandiya’nın ittifaka katılımıyla NATO’nun üye sayısı 31 oldu. Sırada İsveç var. İsveç’in NATO üyeliğini veto eden Türkiye’nin, yakın gelecekte ABD etkisiyle onay vereceğini söylemek bir sır olmaz.

14 maddelik NATO Anlaşması’nda, üye ülkeyi ittifaktan ayırma gibi bir hüküm yer almıyor. Üye, ancak kendi isterse ayrılabilir. Ancak, 27 üyesi bulunan AB’nin 21 üyesi NATO ülkesi. Yani NATO demek ABD demek; NATO demek AB demek… Genişleyen NATO’da oybirliğiyle karar alma koşulu kaldırılabilir ve Türkiye NATO dışına çıkarılabilir. NATO’da üvey evlat durumuna getirilebilir.

Her durumda, dünyanın en fazla sığınmacı/yasa dışı göçmenini barındıran bir ülke, hiçbir koşulda herhangi bir Batı ittifakında yer alamaz. Başka bir deyimle, Türkiye’nin AB’ye üye olabilmesi, hayalin ötesinde bir durum…

– İkinci aşamada, dünyanın en fazla göçmenimi barındıran Türkiye, ABD/NATO/AB tarafından riskli ülkeler statüsüne alınır. Bu durum; Türkiye’yi batıdan uzaklaştırır ve ekonomik, askeri güç dahil tüm milli güç unsurlarını olumsuz etkiler.

– Üçüncü aşamada, asıl stratejik sonuç, ABD’nin hedeflediği Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) Türkiye ayağının son adımı atılır. 2021 yılında bastırılan PAPA PULU’ndaki harita ortaya çıkar. Sözde “Büyük Kürdistan haritasının Türkiye ayağı…

***

Türkiye farkında mı bilmiyorum? Sığınmacı/göçmen sorunu, artık sadece sığınmacı/göçmen sorunu değil. Bu yüzden İngiltere, Norveç dahil tüm Avrupa ülkeleri insan haklarına aykırı her türlü önlemi alarak göçmenleri Türkiye’de tutmaya çalışıyorlar.

Türkiye, İngiltere’ye sormalı mesela… Neden sadece yaklaşık 20 bin Suriyeli’yi seçerek aldı? Çok fakir olduğu için mi?..

Türkiye, AB’ye sormalı mesela… Avrupa ülkelerinin toplam sadece yaklaşık bir milyon, Suriyeli sığınmacıyı seçerek kabul etmelerinin gerekçesi ne?.. Yoksulluktan mı?..

Ve Türkiye kendi kendine sormalı mesela… Sığınmacıların AB ülkelerine gidişlerini engelleyen ve Türkiye’yi göçmen ülkesi konumuna getiren, “Geri Kabul Anlaşması” neden imzalandı?.. Bu anlaşmanın sonucu olumlu mu?..

Ve Türkiye şu soruyu sormalı mesela… Dünya tarihinde hangi ülke, bu kadar çok sayıda sığınmacı yükünü kaldırır?..

Ve fakat asıl soru şu: Bu koşullarda 10-15 yıl sonra demografik yapı değişmeye başladığında; ABD’nin, PAPA PULU’nun, PKK terör örgütünün sözde haritası; ABD’ye, AB’ye rağmen önlenebilecek midir?..

Mesela, 10 Ağustos 1920 tarihli SEVR Antlaşması ile ABD’nin BOP, PAPA PULU ve PKK terör örgütü sözde haritaları arasındaki benzerlik biliniyor mu?..

Türkiye’nin en büyük sorunu çeyrek eğitimli “aydın” sorunudur. Tüm Avrupa ülkelerinin toplam sadece yaklaşık bir milyon, İngiltere’nin sadece 20 bin Suriyeli sığınmacıyı seçerek kabul etmelerini bu aydın türü eleştirmez. Ama, Türkiye’yi göçmen ülkesi haline getiren Soros projesini destekler ve sığınmacıların ülkelerine geri gönderilmelerine karşı çıkar. Bu çeyrek eğitimli “aydın”, yaşadığı Türkiye’ye ve tarihine yabancıdır. Diğer ülkelere sevdalı… Genellikle “yetmez ama evetçi”… Bu vatanda yaşamaya borçlu olduğu Kemalizm’i de küçümser…

Özet Kaynakça:

(1) https://www.hurriyet.com.tr/gundem/vize-sorunu-nedir-sanatcilara-bile-verilmedi-dosya-dolusu-evrak-uzun-sureli-inceleme-iste-schengen-vize-surecinde-son-durum-42276717

(2) https://tr.euronews.com/2023/03/28/abye-iltica-basvurusu-2021de-besinci-siradaki-turk-vatandaslari-2022de-dorduncu-siraya-cik#:~:text=s%C4%B1raya%20kadar%20%C3%A7%C4%B1kt%C4%B1. ,2022%20y%C4%B1l%C4%B1nda%2049%20bin%20720%20T%C3%BCrk%20vatanda%C5%9F%C4%B1%20AB%20%C3%BClkelerine%20ilk,listesinde%20be%C5%9Finci%20s%C4%B1rada%20yer%20alm%C4%B1%C5%9Ft%C4%B1.

Alıntı: Naim Babüroğlu