«

»

May 24

Milliyetçilik Ülküsü (2)

turk-duygusu
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Milliyetçilik Ülküsü (2)
 
Bir topluluğa ümmet denilebilmesi için o topluluğun Allah inancına sahip olması ya da Müslim olması gerekmez. Burada önemli olan husus, topluluğun ortak bir yol üzerinde olmasıdır. Bu yol bozgunculuk dahi olabilir. Ümmet, bozguncuların bozgunculuk, düzelticilerin de düzelticilik yolunda biraraya gelerek oluşturdukları toplumdur.
 
Ve onları yeryüzünde birçok ümmetlere ayırdık. Onlardan bir kısmı sâlihlerdi [düzgün kiselerdi], bir kısmı da bundan aşağı idi. Ve Biz, onları dönsünler diye iyiliklerle ve kötülüklerle belâlandırdık. [imtihan ettik]. (Araf, 168) 
Yeryüzünde birçok ümmet/millet vardır. Toplumları birbirlerinden ayıran şey soy, dil, örf ve adetler değil, toplumsal olarak üzerinde bulundukları yoldur. Bu yol da ya düzelticilik ya da bozgunculuk yoludur. Milletlerin kendilerine tayin ettiği düzelticilik ve bozgunculuk hedefleri Adem’den beri işleyen bir kural olarak kendini göstermektedir. 
Buraya kadar anlatıklarımız ışığında Türkiye için şunları söyleyebiliriz: 
Belirli bir amacı ve yolu olan Türkler bir ümmettir/millettir. Türk milleti içinde yaşayan çeşitli soylara/ırklara mensup topluluklar vardır. Bu husus Türkiye’de yaşayan insanların bir ümmet/millet olmasına engel değildir.
 
Ey insanlar! Biz sizi, bir erkek ile bir dişiden yarattık, birbirinizle tanışasınız diye sizi kabileler ve oymaklar kıldık. Şüphesiz ki, Allah katında en değerliniz, en takvâlı olanınızdır. Gerçekten Allah, en iyi bilendir, en çok haber alandır. (Hucurat, 13) 
Ayette geçen “kabile” ve “oymak” kelimeleri soyları anlatmak için kullanılmaktadır. Yukarıda da anlattığımız gibi Kur’an ilk indiği dönemde Mekke’deki bu soy farklılıklarını ortadan kaldırarak tüm soyları ümmet/yol kavramı içine almıştır. Türkiye sınırları içerisinde yaşayan çeşitli soylar vardır. Bir ülke içinde örf ve adetleri, gelenek ve görenekleri, dil ve renkleri birbirinden farklı soyların bulunması çok doğaldır. Bir yurtta yaşayan insanları ümmet/millet yapan şey onların dilleri, renkleri, örf ve adetleri, soyları değil; onların hangi amaç etrafında birleştikleridir. Ayette söylenen şudur: “Sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık, soy farklılıklarını ya da diğer farklılıkları husumet yapmayın tanışın kaynaşın”.
 
Firavun, yurdunda yaşayan halkını soy farklılığı sebebiyle birbirine düşürmüştü: 
Şüphesiz ki Firavun, yeryüzünde yüceldi ve ehlini [insanları] grup grup kıldı; onlardan bir taifeyi güçsüzleştirmek istiyor; bunların oğullarını boğazlıyor, kızlarını da sağ bırakıyordu. Şüphesiz ki o, bozgunculardan idi. (Kasas, 4)
 
Bu ayette Firavun’un ülkesinde izlediği politika eleştirilmektedir. Firavun, o dönem uyguladığı siyaset gereği Kıptiler (Mısır’ın yerli halkı) ile İsrailoğulları arasına soy farklılığı sebebiyle ayrılık sokmuştu. Onları gruplara ayırmış daha sonra da Kıptiler’den yana ağırlık koyarak İsrailoğulları’na zulüm etmişti. Bugün Türkiye ve bir çok dünya ülkesinde oynanan oyunlar da bundan farklı değildir.
 
Buraya kadar anlattıklarımızdan Millet ve Milliyetçilik tanımlarını şöyle yapabiliriz: 
Millet, düzelticilik amacı etrafında bir yurtta toplanmış yurt kardeşlerinin, yurt sevgisi ile oluşturduğu topluluk; Milliyetçilik (Yurt kardeşliği) ise, bu topluluğa sahip çıkmak, devamlılığını sağlamak, ayakta tutmak ülküsüdür.
 
 
(Son).
Kaynak: http://www.kurandini.net/index.php/milliyetcilik-yurt-kardesligi.html
[1] Uluslar arası şirket tekelleri, bu tekellerin sahiplerinin oluşturduğu siyasi, idari, düşünsel örgütler (CFR, Bilderberg, Trilateral); bu örgütlerin denetimi ve yönetimi altındaki ABD, AB ülkeleri, İsrail ve Japonya hükümetleri; bu devletlere bağlı çalışan NATO, BM, İMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü, Uluslar Arası Ödemeler Bankası ile tüm bu yapılanmayla yardımlaşarak ve destekleşerek ülkelerinde başa geçen, ülkelerinin topraklarını, halkının emeğini sömürten işbirlikçi yönetimler.
[2] “Millet” kelimesinin Kur’an’da kullanılış şekli ileride Laiklik başlığı altında anlatılacaktır.
[3] Celaleddin Vatandaş, Hz.Muhammed’in Hayatı ve İslam Daveti, Pınar Yay. 2010, Sayfa 147-148
[4] Hakkı Yılmaz, Tebyinü’l Kur’an, İşaret Y., 2008, Cilt 2, sf.577-578