«

»

Haz 13

MİLLİYETÇİLİĞİN DRAMI

MİLLİYETÇİLİĞİN DRAMI

Ülkemiz siyasetinde milliyetçilerin durumu, o amele pazarında gündelik iş bekleyen insanlara benziyor kısmen de olsa… Birazdan pazara o filmlerdeki gibi kamyonetle bir patron veya adamı gelecek, ihtiyacına, amelenin tipine, şekline, kabul edeceği paraya göre ‘milliyetçi eleman’ seçip götürecek!.. Bu ilişki, bazen saatlik, bazen günlük, bazen mevsimlik olacak!.. Ama ihtiyaca binaen ‘kullanım süresi’ne göre mesainin mutlaka bir sonu gelecek!..

Amelelik, ‘ucuz iş gücü’ ve ‘sigortasızlık’ anlamına da geldiği için köleliğin evrim geçirerek biraz yumuşatılmış hâli!.. Sayısal üstünlük ve bilek gücünün, irili ufaklı egemenler ve ‘yevmiye veren el’ karşısında diz çöküşü… Siyasette amelelik ise, milliyetçilere inandırılmış bir ‘mecburi istikamet’ tabelası!..

Birinci tur seçimlerinden iki hafta önce ‘Milliyetçiliğin dramı’ başlıklı yazıda şöyle bir tahminde bulunmuştum:

“Milliyetçilerin büyük dramıdır bu: Türkiye’de insanların büyük bir kısmı ‘politik kimlik’ sorusuna ‘milliyetçi’ cevabını verirken, ‘milliyetçilik’ siyasî temsilde aynı oranda karşılık bulmuyor…

Milliyetçiliğin toplumda kapladığı alanla, ‘siyasî temsil’de veya ‘yöneten siyaset’te kapladığı alan arasında korkunç bir orantısızlık var… 14 Mayıs’ta yeniden şekillenecek parlamentoda bu acı hakikate yeniden şahit olacağız…

Üzülerek ifade edelim, önümüzdeki yasama döneminde meclisin çıkış kapısına en yakın yerlere yine ‘milliyetçiler’ veya ‘milliyetçi bilinenler’ oturacaklar!..

Toplumdaki ‘en büyük güç’, sıra ülke yönetimine geldiğinde yine ‘en silik güç’ olarak kalacak…”

Maalesef öyle de oldu… Bunun aksine yorumlar da yok değil elbette… Çünkü kimine göre bu seçimlerin kazananı milliyetçilik… Çok tuhaf bir durum değil mi, milliyetçiler kazanamıyor ama milliyetçilik kazanıyor!..

Alıntı: Servet Avcı