«

»

Tem 09

LİDER KİMDİR?

LİDER KİMDİR?

İngiliz gazeteci, Sina’da karşılaştığı bir Bedevi’ye.
“Sence lider kimdir diye sorar.?”

Bedevi; Ben bir öykü ile, sorunuza cevap vereyim der.
Bedevi anlatır; Bir Bedevi, devesinin üstünde ve kızgın güneşin altında, Sina Çölü’nde yol alırken. Birden ufuk çizgisi kararır. Çölün sessizliği, yoğunlaşır. Deneyimli Bedevi; bu alametlerin, şiddetli bir kum fırtınasının habercisi olduğunu hemen anlar.

Devesini çökertir, üstünden iner. Heybeden aldığı sağlam bir kazığı, kızgın kumlara çakar ve devesini sıkıca kazığa bağlar. Sonra heybelerden katlanmış parçalar halinde çıkardığı küçük çadırı alelacele kurup, içine girer ve kapı örtüsünü her iliğinden düğümler, fırtına bulundukları bölgeye ulaşır.

Küçük çadır havalanacakmış gibi sallanmakta, rüzgarın oluşturduğu kum sağanağı, delip geçecek bir hızda, çadır yüzeyine çarpmaktadır. Her kum tanesinin, boyları küçük fakat verdikleri acı büyük oklar gibi bedenine saplandığı deve, dile gelir: “Efendi, canım çok acıyor. Hiç olmazsa başımı çadıra sokmama izin verir misin der.

Dışarıda olmanın ne kadar zor olduğunu iyi bilen Bedevi, zavallı devenin bu dileğini kabul eder. Peki, başını çadıra sokabilirsin. diyerek, kapıyı bağlayan düğümleri boşaltır. fırtına giderek daha da azıya almaktadır.

Deve sahibine tekrar yalvarır.. Efendi, derimin en ince olduğu yer boynumdur, şu an çok acıyor. İzin ver, boynumu da çadıra sokayım. Bu isteğe de ‘Peki’ der Bedevi…

Fırtına, sonsuza dek sürecek gibidir. Deve bu kez, ilk ikisinden daha acıklı bir sesle yalvarır; “Efendi, ne olur, hörgücümü de çadıra sokmama izin ver.. Bedevi bu son isteği de kerhen kabul eder. Ancak, hörgücün de içeri girmesiyle, küçücük çadırda, artık kımıldayacak yer kalmamıştır.

Bu duruma Bedevi ’den önce, deve tepki gösterir; “Efendi, bu çadır ikimize dar geliyor. Sen dışarı çıkıp, başının çaresine baksan.”


‘Lider kimdir? demiştiniz;
Bu hikâyeyi mesnet alarak cevap vereyim.
“Lider; devenin başını dahi, çadıra sokmasına izin vermeyen insandır.”

Atatürk’ten sonraki lider İsmet İnönü;
Köy Enstitüleri’ni azaltarak,Cumhuriyet Devrimleri’nin kırsala uzanan kollarını kopardı.

Sonraki lider Menderes, dini politik bir enstrüman olarak kullanma geleneğini başlattı.
Dini; hurafelerden, siyasi spekülasyonlardan arınmış bir şekilde halka öğretecek aydın din adamları yetiştirmek üzere kurulan İmam Hatip liselerinin misyonunu ters çevirdi.

Sonraki lider Demirel; Menderes’ten de baskın çıktı. Tarikatlar üzerinden siyasi ikbal aramaktan çekinmedi.

Çoğumuzun , Cumhuriyet devrimlerinin, laisizmin ve demokrasinin seçkin temsilcisi olarak gördüğümüz bir lider olan Ecevit, Fethullah ile yakın olmaktan bir sonuç bekledi.

Sonraki lider Turgut Özal; Zaten muhibban-ı tarikat olduğunu, gizlemeye gerek bile duymadı.

Sonraki lider Erbakan döneminde, tarikat şeyhleri, başbakanlık protokolünün liste başındaydılar.

Modern Türk Kadını imajını güçlü bir rüzgâr gibi arkasına ve oy portföyüne alıp,
Başbakan olan Çiller, nabzını tarikatlara tutturdu.

Ecevit, Bahçeli, Yılmaz’lı hükümet, tarikatların ve dipten gelen dalganın sırtını sıvazlamaya devam etti.

Recep Tayyip Erdoğan’la devenin hörgücüde artık çadırın içine girmiştir…

Özetle;
Atatürk’ten sonra gelen bütün liderler; devenin çadıra yavaş yavaş girmesine izin verdiler.
İzin vermenin ötesinde teşvik ettiler.

Biz de Bedevi’nin öyküsünü mesnet alırsak; ortaya şu sonuçlar çıkıyor:

1) Türkiye; ’10 Kasım 1938’den beri, varlık nedeni olan Cumhuriyeti, gerçek anlamda savunan bir liderden yoksun olarak, geçirmiştir.

2) Bu dönemde gelen istisnasız tüm liderler, kendi siyasi pazarlamalarını, Cumhuriyete ve Cumhuriyet Devrimlerine “vurmak” üstüne kurulmuş stratejilerle yapmışlardır.

3) Yaklaşık üç kuşağa tekabül eden bu zaman zarfında, Türkiye’nin milli eğitim politikası “teokratikleştiril
miştir” ve “teokratikleştiril
mektedir”.

4) 29 Ekim 1923’te gerçekleştirilen ‘devrim’, bila fasıla tam 100 yıl süren bir “Karşı devrim” ile tasfiyenin son aşamasına gelmiştir.

Son söz:
“Başını rica ile çadıra sokan deve, artık sahibini dışarı davet etmektedir.”
“Deve” deyip geçmeyin; kini çok derindir.
Sizi çadırın dışına atacak kadar.