«

»

Haz 07

“KIRK KATIR MI, KIRK SATIR MI?”

“KIRK KATIR MI, KIRK SATIR MI?”

Op. Dr. Bilgehan Bilge “MHP, İYİP, ZP, BBP, MP… Bu partilerin tabanlarının ideolojisi aynı… Beş benzer… Ama isimleri farklı siyasi partiler. Nasıl olur? İşte bu emperyalizmin başarısıdır.” diye yazmış…

Herkesin bildiği ama kimsenin telaffuz etmediği bir gerçek bu…

***

Zaman zaman hatırlatırım; Yahudi asıllı gazeteci William Safire, 5 Kasım 2001 tarihinde, The New York Times gazetesinde, önemli bir yazı yazdı.

Safire, “ABD eski başkanlarından Richard Nikson ile Arasat’ta bir röportaj” gibi ustaca bir yöntem kullandı ve bir ölünün ağzından Amerika’nın stratejik ve taktik hesaplarının ne olması gerektiğini açıkladı.

Hayali röportajda, Nikson, “Nasıl ki Sovyetlere karşı Çin kozunu kullanarak Komünist Bloğu böldük, onları da aynı şekilde böleceğiz. Sizin kuşağınızın kozu, güçlü ordusuyla laik Müslüman ülke olan Türkiye” diyordu.

Safire, Türkiye’nin oltaya takılması için Kerkük’ün yem olarak kullanılmasını istiyordu. Özal’ın 1990’da “Bir koyup üç almak” dediği projenin 2001’e yansımasıydı bu. Türkiye, Güneydoğu Anadolu’yu, kurulacak Büyük Kürt Federasyonu’na katacak ama bu devlet, Anadolu Cumhuriyeti adlı yeni konfederasyonun içine alınacaktı. Böylece, Kerkük ve Musul petrolleri de Anadolu Konfederasyonu içinde yer alacaktı!

1 Mart 2003 tezkeresi de işte bu tuzağın yeniden TBMM’ye yansımasıydı.

ABD, Kuzey Irak’ta Kürt devletini, Turgut Özal’ın Çekiç Güç’ü davetiyle o tarihte kurdu ama topraklarını genişletmesi için Türkiye’nin Güneydoğusunu savaş bölgesi haline getirmesi gerekiyordu. Bush, bu sebeple Türkiye hakkında “cephe ülkesi” tabirini kullanmıştı!

***

Hedeflerine ulaşamadılar!

Bu sebeple, kaleyi içerden fethetmek projesine ağırlık verdiler. Önce Necmettin Erbakan‘ın direncini yargı yoluyla kırıp partisini bölerek içinden çıkardıkları “Yenilikçiler“i desteklediler ve erken seçimle iktidara getirdiler. Türkiye’nin kuruluş sürecinde kendi tarihi köklerinden faydalanarak geliştirdiği direnç mekanizmalarını kırmak için harekete geçtiler. Önce sivillerin askerleri yargılamasına imkân veren yasayı bir gece yarısı Meclis’ten geçirdiler. Ardından Türk Ordusu’nu çökertmek için Amerika’dan savcı bile göndererek yıllardır hazırladıkları senaryoyu, “Ergenekon, Balyoz” gibi adlarla sahneye koydular… Bu arada 12 Eylül referandumu ile yüksek yargıyı da ele geçirdiler.

Ulus devleti savunan iki köklü parti: CHP ve MHP değişime uğratıldı. Bunlardan MHP, Amerikan politikalarını uygulayan AKP iktidarına şartsız destek sağladı. Öyle ki seçim kaybeden AKP, MHP sayesinde bir erken seçim kararı daha çıkarılarak iktidarda tutuldu… CHP ise bu süreçte yavaş yavaş, kadro itibarıyla Atatürkçüleri tasfiye etmeye ve AKP ile benzeşmeye başladı…

***

Kendi ideolojik çizgisine aykırı tutumu sebebiyle MHP içinden İYİ Parti çıktı… İYİ Parti’den de Zafer Partisi çıktı…

Oysa MHP, İYİ Parti ve Zafer Partisi’ne destek verenler arasında ideolojik bir farklılık yok gibidir. Bu kitle bir arada tutulsaydı, AKP’ye kayan tabanı da toparlar; tek başına iktidar için asgari yüzde 30 destek oranına ulaşır ve tek başına iktidar için hazır olurdu… Cumhurbaşkanı da çıkarırdı. Şimdi “kırk satır mı istersin kırk katır mı?” tercihine mecbur kalmazlardı.

(Bu okuduğunuz yazıda gördüğüm eksiklik;  AKP ve MHP’deki genel başkanların siyasi çizgilerindeki değişiklilerin olduğunun belirtilmemiş olmasıdır. K.Ş)

Alıntı. Arslan Bulut