«

»

Oca 31

KAÇIRDIĞIN TERAVİH

KAÇIRDIĞIN TERAVİH

İstanbul’un âdetlerini pek bilmeyen Anadolulu bir fakir iftar vaktine doğru aç susuz çarşıda dolaşırken bir de bakar ki iki kanadı da ardına kadar açık bir konak… Sofralar hazır, insanlar akın akın girip sofralara oturuyorlar. Bizimki de kendini toparlayıp dalıyor içeriye. Top atılır atılmaz herkes gibi o da iftariyelere saldırır. Sıra çorbaya gelir, onu da içer. Derken “sallî” diye bir ses yankılanır. Kalkarlar, akşam namazını kılarlar.

Bakar ki namazdan sonra kimse dağılmıyor. Anlaşılan diş kirası dağıtılacak. Midesi gibi cebini de doldurur. Derken bir ses daha: Sallî… Hep birlikte teravihe kalkarlar. İmam teravihi hatimle kıldırıyormuş. Adam perişan olur. Hoca selamı verir vermez kendini dışarı atıp bir kahvehane köşesine ilişir ve bir taraftan kendi kendine:

-Bilmediğin yere niye girersin be adam diye homurdanıyor, diğer taraftan da etrafta konuşanları dinliyormuş. Birisi demiş ki:

-Hiçbir şeye yanmıyorum, kaza da edemedim ona yanıyorum.

-Hayrola…

-Geçen yıl bir teravih kaçırmıştım da…

Bizimki dayanamaz ve lafa karışır:

-Amca, ne yan, ne de kaza et. Senin geçen yıl kaçırdığın teravih bugün beni yakaladı…”