«

»

Tem 13

İYİ OLMAK…

İYİ OLMAK…

 

Biz iyi olmayı unutalı çok olmuştu. İyi olmayı, iyilik yapmayı, iyi söylemeyi, iyi konuşmayı, iyi davranmayı, iyi düşünmeyi, olaylara ve insanlara iyilikle yaklaşmayı unutmuş gitmiştik.

Unutturmuşlardı bize!

Kandil ışığında, kör karanlıklarda “iyi”yi aramamız ondan!

Biz bugüne kadar hep “iyi” denen o kavramı aradık aslında.

Ne kendimize karşı, ne birbirimize karşı iyi olamadık bugüne kadar.

Oysa iyi olmak bu kadar zor muydu?

Hoş görmek, anlayış göstermek, dinlemek, anlamak iyi olmanın şiarındandı.

“İyilik yap at denize, balık bilmezse Halik bilir” sözü sadece dillerde lazım olduğunda söylenen bir cümleye dönüşmüştü.

İyi olmak nedir?

İyilik yapmak nedir?

Kötünün karşısında iyinin yeri yurdu neresidir diye sorgulamadık bile.

Klikler, taraflar, bizden sizden diye taraf tutmalar, işin ehli kavramına riayet etmemeler, liyakat nedir, neye derler kavramını lügatlerden silenler sildirenler, bunca zamandır iyi oldular, sözüm ona sözde iyi ve iyilerden sayıldılar.

Ne zamana kadar mı?

Ahlat’a kadar !

Ahlat, Selçuklu döneminin Kubbet-ül İslam’ı. Ahlat, Kayı Boyu’nun Anadolu’da ilk yurt tuttuğu yer.

Umudun başlangıcı, gerçekleşecek hayallerin ilk adımı, hayalden hakikate geçişin nirengi noktası.

İyi demek ne demek diye art niyetli soranlara, kendince bu kavramı kısaltıp eline ayağına dolandıranlara, dudak bükenlere, burun kıvıranlara, verilecek esaslı bir cevaptı Ahlat!

Bu “iyi”, bize iyi geldi.

Anladık ki, gördük ki, tüm iyi yürekliler bir araya gelmişler.

Gönüllerini açmışlar iyi niyetleriyle.

İyi ki, iyilere rastlamış, iyi ki iyilere katılmış, iyi ki, iyilerden olmuşuz.

Espri yapıyorum diye, yarı şaka-yarı ciddi “yaşasın kötülük” diyenlerin, iyi kavramına ne kadar sığ, ne kadar yüzeyden baktığını ve yaklaştığını gördünüz değil mi?

İyi demek, kendini iyi hissetmek demek!

Uzunca bir süredir, hasret kaldığı hasret gittiği coşkuyu, heyecanı tekrar yaşamak demek. İyi olacak hastanın ayağına, hekimlerin en hası geldi demek.

İyi olacaksın Türkiye demek!  

Soruyorlar, “İyi” demek Kayı mı demek?

Elhak öyledir!

Cümlemizi de, bu dilek ve temenni söyletir.

Çünkü, öyle algıladık, öyle kabul ettik. Anadolu’nun, Türkiye’nin, Türk Milletini meydana getiren cümle insanımızın bir olmasını, birlik olmasını, birlikte olmasını, beraber olmasını canı yürekten istedik.

Hafızayı beşer nisyan ile maluldür demiş ya atalar. Bizim hafızalar bizi bize unutturma konusunda, beynimizin içinde cirit atıyor da, haberimiz yok.

Kayı’yı bilmediğimiz için Osmanlıyı kavrayamayız! Kınık’tan haberimiz olmadığı için Selçuklu’yu anlayamayız !

Dodurga’yı, Bayındır’ı, Avşar’ı, İğdir’i hayal meyal hatırlarken arada bağ kuramayız!

Beydili nedir, Alkaevli, Karaevli, Yazır nerededir bilen, duyan, alakadar olan kaldı mı?

Bunca yıldır, ne Bozok hatırımıza geldi, ne Üçok.

Ne zamana kadar mı?

Ahlat’a kadar!

Gönüller yorgundu, incinmişti, inzivaya çekilir gibi çekilmişti bir köşeye.

Kimini kenara almışlardı.

Kiminin adını kaydını silmişlerdi gönüllerini verdikleri gönül defterlerinden.

Kimini küstürmüşlerdi, küssün diye de, her şey yapılmıştı.

Velhasıl, yatağına kırgın nehirlere dönmüştü cümlemiz.

Ne zamana kadar mı?

Ahlat’a kadar…

Ey Ahlat!

Bana tarihimi anlat!

Bana beni, kendimi anlat!

Bana Kayı’yı, bana Süleyman Şah’ı,  bana Ertuğrul’u anlat.

Anlattı Ahlat!

Ağlattı Ahlat!

Gönülleri ucu ucuna bağladı, el ele gönül gönüle verdirip, iyi’yi gördük, iyi olduk, daha da iyi olacağız dedirtti  Ahlat!

Ahlat’tan Edirne’ye, Edirne’den Ahlat’a kadar cümle Anadolu coğrafyası, il il, ilçe ilçe, kasaba kasaba, köy köy, mahalle mahalle kalktı ayağa.

Gelin iyi olalım diyen sese… Türkiye iyi olacak diyen sese… İyiliklerde, güzelliklerde buluşalım diyen sese kulak verin.

Yeter ki, sen iyi ol Türkiyem!

 

 

 

Alıntı: Konyalı Erol Sunat’ın yazısı