«

»

Oca 11

“İSLAM YIKILIYOR, DİN ELDEN GİDİYOR” MUŞ

“İSLAM YIKILIYOR, DİN ELDEN GİDİYOR” MUŞ

Adı lazım değil, görev dışı konuşan ve tarihçi kesilen imamın biri, tüm cehaletiyle kürsüden haykırıyor:

“Ders kitaplarında Şeyh Sait haindir yazıyordu. Şimdi gümbür gümbür Şeyh Sait hain değildiri konuşuyoruz. Bak buradan da ilan ediyorum. Hayatında İngiliz mi gördü Şeyh Sait?… Şeyh Sait İslam âlimiydi. Nakşi’ydi. Halidi’ydi. Niçin ayaklandı? İslam yıkılıyordu yahu. İslam’ı yıkmayın dedi adam…”

Ey cahil! İslam yıkılmıyor, din de elden gitmiyor. Sadece Türkiye’nin yönetim şekli değişiyor.

Hz. Peygamberden sonra ilk halife, (Emir’ül Müminin), peygamberin kızı Hz. Fatıma’yı üzdü. Babasından kalan hurmalığı kendisine vermediler. “Ölürsem beni gece gömün” dedi kocası Aliye. Bunu yapanlarla ölene kadar konuşmadı. Vasiyet ettiği gibi gömüldü.

İkinci halife Hz. Ömer’i öldürdüler.

Hz. Osman’ı ayrımcılık yaptı, kurallara uymadı diye Yahudi mezarlığına gömdüler.

Sultan halifeler ise Hz. Peygamberin soyunu kuruttu. Halife Mervan, vezirken Hz. Hasan’ı karısına zehirletip öldürttü.

Halife Yezit, Hz. Hüseyin’in başını kestirdi. Kısaca, halifeliğin ellerinde peygamberin kanı var.

Babası Muaviye, Allah’ın evi olan camilerde yıllarca Ali aleyhine hakaretler dolu hutbe okuttu.

Yetmedi, hadis uydurtup yazdırdı. Sünni İslam’ın din anlayışına kendince şekil verdi.

Listeyi uzatabiliriz. Son biri örnek vereyim, İslam’ın büyük imamlarından Ebu Hanife’yi 70 yaşında kadı olmayı kabul etmediği için zindana attırdı.

Neresi kutsal bu halifeliğin?

Şimdi gelelim, yakın tarihe. Osmanlı’ya.

İrfan Gündüz araştırmasına konu olan akademik makalesinde şunları söylüyor: “XIX. yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren devlet, başta ayân ve yeniçeriler ile bunlarla iş birliği yapan ve reformlara karşı çıkan tarîkat çevrelerini tasfiye yoluna gitmiştir.

Kim gitmiş?

Devlet, yani padişah, yani halife.

Ne yoluna gitmiş?

Tasfiye.

Başka ne yapmış mesela II. Mahmud?

Tekkelere kontrol altına almış. Hepsini Meclis-i Meşâyih teşkilatı kurarak sisteme eklemlemiş. Şeyhleri, sınavla tekkelere atamış. Vergiden muaf alma durumunu kaldırmış, vergiye bağlamış.

Bu arada II. Mahmud’un yaptığı ıslahatlar, tarikat gruplarını ikiye ayırmış; Mevleviyye, Sünbüliyye ve Sadiyye gibi bir kısım tarikat mensubu bu reformları desteklerken, diğer bir kısım tarikat ise ıslahatlara karşı çıkmış ve bu sebepten dolayı örneğin Halidi Nakşî sufiler sürgün edilmiştir.

Demek ki ta o devirde Şeyh Sait’in tarikatı, devletle sürtüşmekteymiş. Bunun da ötesinde II. Mahmut’tan sonra gelen Abdülmecid’e darbe planladılar.

“1859’da meydana gelen Kuleli vakasında Hâlidîler önemli rol oynar. Sultan Abdülmecid’e suikast girişimi olan bu olay, Şeyh Ahmet tarafından organize edilir. Ona göre sistemi değiştirmek bir kişinin değişmesi ile mümkündür. Bu anlamda sultan öldürülürse birçok sorun da halledilmiş.”

Aynı tarikat, II. Mahmut gibi büyük bir İnkılapçı olan Mustafa Kemal’e karşı “Din elden gidiyor” safsatasıyla Şeyh Sait önderliğinde ayaklandı. Yazının baş tarafında söylediğimiz gibi elden giden din değil, siyasal sistemdi. Allah’a şükür dinimizi özgür irademiz ve kendi seçimlerimizle huzurla yaşıyoruz. Şeriatçılar istiyor ki Müslümanların başında boza pişirelim. Onları vesayetimiz altında din üzerinden psikolojik kölelere dönüştürelim. Taliban gibi. İran gibi. Arabistan gibi.

Hayır, biz kendi seçimlerimizle ve kendi vicdanımızla, özgür irademizi ortaya koyarak, laiklik sigortası sayesinde dinimizi kendi seçimlerimizle yaşayacağız. Dini otoritelerin vesayetini, toplumsal baskısını kabul etmeyeceğiz. İlerlemeci özgür Müslümanlar olacağız.

Alıntı: Ahmet Gürsoy