«

»

Eyl 28

BİR SAVAŞ SİLAHI OLARAK TASARLANAN GÖÇ GERÇEĞİ…

BİR SAVAŞ SİLAHI OLARAK TASARLANAN GÖÇ GERÇEĞİ…

Banu Avar’ın “Zemberek” adlı kitabında yer verdiği, son haftalarda yoğunluk kazanan Suriyeliler tartışmasına ışık tutması amacıyla güncellediği yazısından… 

2016 yılında yayınlanan kitapta, Angelina Jolie‘nin Hatay’daki sığınmacı kamplarına yaptığı ziyaretleri kastederek “Ünlü yıldızların, siyasi aktörlerin, gazetecilerin ziyaret ettiği mülteci kampları niye var? Çünkü bir anda savaşın içine sokulan ülkeler var. Timsah gözyaşları dökenler, bu ülkelerde yıllarca kaosu örgütlerken mülteci akını olacağını bilmiyorlar mıydı? Kan tacirleri ortalık kan gölüne dönünce halkın komşu devletlere akacağını hesaplamamışlar mıydı?” ifadesini kullanan Avar şöyle devam ediyordu:

“Kamplarda, 3 milyona yakın sığınmacının arasına gizlenmiş bol sayıda istihbarat elemanı, terörist, uyuşturucu, kimyasal madde, silah, organ kaçakçılığıyla uğraşan çete mensubu vardır. Bu kamplar sınırların delik deşik olmasında önemli bir rol oynar. Demografik yapıyı değiştirir. Kaçakçılara serbest bölge açar. Bölgedeki terör guruplarına liman olur. Teröristlerin ve istihbarat görevlilerine ‘uluslararası toplum’ denilen çete ile gizli temas için mükemmel bir ortam sağlar. Sınırlar arasında ‘cepler’ yaratır.

Harvard üniversitesinde yapılan ‘Bir savaş Silahı olarak tasarlanan göç olgusu’ (Strategic Engineered Migration as a Weapon of War) başlıklı araştırmada, ‘Mülteciler olgusunun hedef ülkelerde savaş ve barış zamanlarında stratejik bir silah olarak kullanılabileceği ve bunu kontrol eden devlete yararlar sağlayacağı’ tespiti yapılıyor…

Mülteciler konusunda en çok fikir beyan eden ABD ülkesine genel olarak mülteci kabul etmiyor. Ama 1519 kişilik bir gruba bu hak tanınıyor. Kim onlar? ABD Yönetiminin, 2014 yılında vatandaşlık ve göçmenlik statüsü verme, ikamet hakkı tanıma ve Hükümetin koruması altında yaşama garantisi verdiği 1519 kişinin tümü diğer ülkelerin teröristleri ya da terörle yakından bağlantılı olanlar!

Sonuç olarak toplum, ekranlarda gördüğü mülteci ölümleri, bebek cesetleriyle kahrolurken, Washington’da birileri, kendi yarattıkları mülteci krizinin stratejik silâh olarak kullanımıyla keyifleniyor…”

 

 

Alıntı