«

»

Kas 22

Yavuz Sina Çölü’nde!

th (4)
Tarihçi Hoca Saadeddin Efendi’nin, babası Hasan Can’dan  naklettiğine göre; Yavuz Sultan Selimdöneminde kapı ağası olan Hasan Ağa bir rüya görür.Gece yarısı sarayın kapısı çalınır, kalabalık halde Arap elbiseli nuranî şahıslar gelir.Kapıyı vuran şahsın elinde padişahın ak sancağı bulunmaktadır ve Hasan Ağa’ya der ki; bu gördüğün Resul’ün ashabıdır.Bizi Resul gönderip selam etti ve buyurdu ki” kalkıp gelsin Haremeyn hizmeti ona verildi.Bu gördüğün dört kimse Ebu Bekr Sıddık, bu Ömer’ul Faruk, bu Osman-ı Zinnureyn seninle konuşan ben ise Ali bin Ebu Talib’im var Selim Han’a söyle!Rüyayı dinledikçe Yavuz’un gözleri yaşarır ve” ceddimiz evliyalıktan behremendler idi.kerametleri vardır.içlerinden biz ise anlara benzemedük”der. Mısır Seferi hazırlıklarına başlar.(Aydın Hilmi, hırka-i saadet dairesi ve mukaddes emanetler sy.5-6)
  
Yavuz Sulta Selim, atı Karaduman’ın üzengilerinin üstünde doğruldu. Ve askerlerine son defa hitabetti:
“Ey cennet yolcuları! Ey can kardeşlerim!… Bilirsiniz ki müslüman Türkler muharebe meydanlarında ve bütün ömürlerince yalnız ve sadece Allahü Teâlâ’dan korkarlar. Önüne çıkan hiç bir engel onu Allah yolunda cihaddan alıkoyamaz. Sizler Cenâb-ı Hakk’ın emirlerine uydukça onun yardımıyla bu çölü geçmek de sizlere nasip olur inşaallah.”
Sonra atı Karadumanı kızgın Sina Çölü’ne sürdü. Arkasından koca Osmanlı ordusu düğüne gioer gibi alevli Sina Çölü’ne daldı. Kum fırtınaları etrafı kasıp kavuruyordu. Gündüzleri dayanılmayacak kadar sacak, geceleri ise dondurucu soğuktu. Ordu bu şekilde yol almağa devam ederek çölü yarıladı. Suyu herkez idareli kullanıyor, teyemmüm yapılarak namaz kılınıyordu.
Bir ara Yavuz Sultan Selim Han hazretleri birden bire Karaduman’dan yere atladı. Onu gören başta vezir-i azam Sinan Paşa olmak üzere Anadolu ve Rumeli Beylerbeyi de atlarından indiler. Rütbe, bütün komutanlar, sipahiler, süvariler de yaya yürümeğe başladılar. Koca Osmanlı ordusu yaya bir ordu haline dönüşüvermişti.
Üstelik Padişah çok saygılı bir şekilde önüne bakarak yürüyordu. Bütün vezirler, kumandanlar ve askerler merak içinde kalmışlardı. Her zamanki gibi Hasan Can’a müracaat ettiler. O da ne olduğunu anlayamamıştı. Fakat, öğrenmek için Selim Han’ın yanına yaklaştı:
-Hayırdır inşaallah Sultanım bütün ordu merak eyler; Devletlü padişahımız, aceb niçin yaya yürürler?diye telaş ederler dedi.
-”İki cihan sultanı Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem önümüzde yaya yürürlerken biz nasıl at üzerinde olabiliriz Hasan Can?…
Bir müddet bu şekilde giden Selim Han, tekrar atına binince diğerleri de atlarına bindiler.
Yavuz ve ordusu bir hafta gibi kısa bir sürede Sina Çölü’nü geçerek tarihte eşine az rastlanır bir başarıya imza atmışlardır.
th (5)