«

»

Eki 02

TÜRK KÖK KÜLTÜRÜ PINAR SUYU KADAR TEMİZDİR

TÜRK KÖK KÜLTÜRÜ PINAR SUYU KADAR TEMİZDİR

Devletin kuruluşunda Diyanet’in siyasete karışması konusu tartışılmış, konuşulmuş ve karara bağlanmıştır. Atatürk, bu kararlılığı Nutuk’ta şöyle anlatmıştır:

“Efendiler, tekke ve zaviyelerle, türbelerin kapatılması ve bütün tarikatlarla, şeyhlik, dervişlik, müritlik, çelebilik, falcılık, büyücülük ve türbedarlık vb. birtakım unvanların kaldırılması ve yasaklanması da Takrîr-i Sükûn Kanunu yürürlükte iken yapılmıştır. Bu konularla ilgili yürütme ve uygulamaların, toplumumuzun, hurafelere inanan, ilkel bir kavim olmadığını göstermek bakımından ne kadar gerekli olduğu takdir olunur.

Birtakım şeyhlerin, dedelerin, seyyitlerin, çelebilerin, babaların, emirlerin arkasından sürüklenen, kaderlerini ve hayatlarını falcılara, büyücülere, üfürükçülere, muskacıların ellerine bırakan insanlardan meydana gelmiş bir topluluğa bir millet gözüyle bakılabilir mi?

Milletimizin kendine has niteliğini yanlış şekilde gösterebilen ve yüzyıllarca göstermiş olan bu gibi unsurlar ve kuruluşlar, yeni Türkiye Devleti’nde Türkiye Cumhuriyeti’nde devam ettirilmeli miydi? Buna önem vermemek, ilerleme ve yenileşme adına pek büyük ve düzeltilmesi imkânsız bir yanılma olmaz mıydı? İşte biz, Takrîr-i Sükûn Kanunu’nun yürürlükte olmasından yararlandık ise, bu tarihî hatâyı bir daha işlememek için, milletimizin alnını olduğu gibi açık ve ak göstermek için, milletimizin mutaassıp ve ortaçağ zihniyetinden olmadığını ispat etmek için yararlandık.

Efendiler, milletimizin sosyal, ekonomik, kısacası bütün medenî iş ve ilişkilerinde feyizli sonuçlar veren yeni kanunlarımız da, kadın hak ve hürriyetlerini sağlayan ve aile hayatını sağlamlaştıran Medenî Kanun da bu sözünü ettiğimiz devrede çıkarılmıştır.

Görülüyor ki, her vasıtadan yalnız ve ancak bir tek temel görüşe dayanarak yararlanırız. O görüş şudur: Türk Milleti’ni medenî dünyada, lâyık olduğu mevkiye yükseltmek, Türkiye Cumhuriyeti’ni sarsılmaz temelleri üzerinde her gün daha çok güçlendirmek… ve bunun için de istibdat fikrini öldürmek…

Bugün ulaştığımız sonuç, asırlardan beri çekilen millî felâketlerin yarattığı uyanıklığın eseri ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir.”

***

Tekke ve zaviyelerin kapatılmasına Mehmet Akif Ersoy da tam destek vermiştir:

Koca millet! Edebiyatı ya oğlan ya karı

Nefs-i emmâre hizasında henüz duyguları

Sonra tenkide giriş: Hepsi tasavvufla dolu

Var mı sûfiyyede bilmem ki İbâhiye kolu?

Mehmet Akif Ersoy, bu sözleri söylemek zorunda kalmıştır!

İbahiye,  “İslâm’da, her şeyi mübah ve bütün haramları helâl saymak” anlamına gelen mezheptir. Batınilik gibi…

Bugün, yeniden vakıf veya dernek adları altında faaliyet gösteren benzer kuruluşlarda, çocuklara yönelik cinsel istismar suçları işlenmesi, sapıklığın din kisvesi altında bu yapılanmalarda sürdürülmesinin sonucudur. Yoksa gerçekte hiçbirinin amacının dinle diyanetle ilgisi yoktur. Fakat dini kullandıkları için toplumu bu yolla kirletmeye devam edebiliyorlar.

***

Türk Milleti, eski Mısır’dan ve devamından, eski Yunandan ve Roma döneminden kalan bu mayası bozuk kültür yerine kendi kök kültüründen beslenmelidir. Çünkü o kültür, pınar suyu kadar temizdir ve insanlar arasında adaleti, doğruluğu ve aileyi esas alır.

 

Alıntı: Arslan Bulut