«

»

Eki 02

TTB

TTB

 

İşimiz “sosyal medya, siyaset yahut halk mahkemeleri(!)”ne kaldıysa; “Sayın Öcalan demeyi ve PKK paçavrasını bayraklaştırmayı suç olmaktan çıkarmakla” övünen bir iktidarın, bu gerekçelerle herhangi bir kurumun kapısına kilit vurabilmesi için önce kendi kendisini kapatması gerekmez mi?

***

AK Partili yöneticilerin, bir dönem, İmralı’daki caniye düzdükleri övgülerin yanında, kimi TTB mensuplarının açıklamaları ne ki?

Kimi TTB’li yöneticiler, Öcalan’ın sağlığı için İmralı’ya heyet göndermek istedi de, iktidar aynı gerekçeyle oyun arkadaşı bile göndermedi mi?

Keza, şimdi “terör örgütü” olarak tanımlanan “FETÖ”ye, “ne istedilerse verdikleri” gerçeği öylece ve hiçbir siyasi/hukuki hesabı sorulmamış olarak durmuyor mu hâlâ orta yerde?

Hele “sözde soykırım iddiaları karşısında takınılan tutum” bir turnusol testi olarak kullanılacaksa; şimdi “yerli ve milli” diye dört elle iktidarda tutulmaya çalışılan partinin sicili TTB’ninkinin fersah fersah önünde değil mi? Onları da vaktiyle en az kimi TTB yöneticileri kadar “Erivan ağzıyla” yorumlamıyorlar mıydı tarihi, tehciri?

Ortaya bir ölçü koyun.

İlke koyun.

Ve “herkese eşit” uygulanmasını savunun.

Kanunların dahi “herkese eşit” uygulanamadığı bir ortamda hayalî belki ama hodri meydan;

TTB için “kapatma gerekçesi” olarak ortaya konulan söylem ve eylemlerde bulunmuş ne kadar kurum varsa hepsinin kapatılması için harekete geçin; siyasi partiler dâhil!

Öyle ya, misal iktidar partisi Öcalan’ı yere göğe koyamayan mensuplarını tasfiye mi etti? Ya vaktiyle, varlığını “Hocaefendi”nin varlığına armağan edenleri?

O zaman neye göre bir hain oluyor da biri “devletin bekasının garantisi”?

Dizi, dizi şehit cenazeleri verdiğimiz, musalla taşlarının şehitlerimize yetmediği günlerde TTB’nin söylem ve eylemleriyle ilgili olarak harekete geçmeyip de, şimdi doktorların hemen her gün bir “görev şehidi” verdikleri ortamda bunun peşine düşmek ne akla sığar, ne vicdana.

Alıntı