«

»

Tem 25

‘Tekfircilik’

‘Tekfircilik’

Prof. Dr. İskender Öksüz Orta Doğu ve İslam coğrafyasında terör gruplarının ortak noktası haline gelen ‘Tekfircilik’ hakkında çarpıcı bir analiz kaleme aldı.

Karar’ın yer verdiği yazıda Öksüz, toplumdaki özeleştiri eksikliğinin ve ‘hakikat tekelciliğinin’ vahim sonuçlarına dikkat çekiyor.

Öksüz’ün o yazısı şöyle:

Karl Popper, ‘Hayat Problem Çözmektir’ eserinde, Nobel mükâfatlı arkadaşı, nörolog Sir John Eccles’i anlatır. Sir Eccles, nöronlar arası haberleşmenin çok hızlı cereyan ettiğini gözlemlemiş, bu hızın kimya reaksiyonları ile gerçekleşemeyeceğine ancak elektrikle mümkün olacağına hükmetmiş. Bu iddiayı yirmi yıl sürdürmüş, bu teoriyle tanınmış, akademik kariyerini bunun üzerine inşa etmiş, ünlenmiş. Eccles mealen diyor ki, Popper’in bilim düşüncesi hakkındaki tespitlerini okuyana kadar ben de teorilerin çok dikkatli gözlemler sonucu kurulduğunu ve bir teorinin hatalı çıkmasının bilim adamının dikkatsizliğine işaret ettiğini düşünürdüm. Popper, hayır dedi, teoriler yanlışlanmak için vardır ve bilim yanlışlanan teorilerle ilerler. Sen de teorini bütün delilleriyle neşret, karanlık gördüğün noktalara işaret et, öyle ki sahanda çalışanlar onu kolayca yanlışlayabilsin… Eccles aynen böyle yapar ve gerçekten aynı sahada çalışan başka bilim adamları, nöronlar arası (sinaptik) haberleşmenin kimyasallar aracılığıyla gerçekleştiğini gösterir. Eccles, bu hatasının ortaya çıkmasından gurur duyduğunu söyler. Çünkü kendi teorisi olmasa doğru teori bulunamayacaktı… Bugün psikoterapiyi büyük çapta ortadan kaldıran, buna karşılık insanlara bol bol mutluluk hapı içiren işte bu kimyasal sinyal teorisidir. Fakat sonra görülür ki, Eccles kendi teorisini çürütmekte fazla aceleci davranmıştır, sinapslarda çoğunlukla kimya çalışmaktadır ama elektrik iletimine dayanan haberleşmeler de vardır…

Bu bir nöroloji veya kimya yazısı değil. Peki, Eccles ve Popper’in hikâyesini niçin anlatıyorum? Düşüncelerimi yanlışlayabilir miyim gayreti içinde bir insan, yirmi yıllık çalışmalarının hatalı çıkmasından gurur duyan bir bilim adamı! Etrafınıza bir göz atın. Bu tutumda, bu ahlâkta kaç “fikir adamı”, kaç “bilim adamı”, hele hele kaç siyasetçi tanıyorsunuz?

“Ben hatalı olabilirim!” Bu belki ilk adım ama büyük bir adım. Hani ayda ilk yürüyen astronot Neil Armstrong’un dediği gibi, insan için küçük fakat insanlık için dev bir adım. Fakat en az bunun kadar büyük bir adım daha var. Şunu kabul etmek: Öbür adamın dediklerinde doğruluk payı olabilir! Vay vay vay… Bu hiç mi hiç mümkün değil. Çünkü bizim öbür adamlar ya imana gelmez kâfirlerdir ya kâfir olma yolunda hızla ilerlemektedirler veya kâfirlerin ajanıdırlar. İşte size koskoca bir yol işareti: Bu nefret tekfirciliğe, tekfircilik de canlı veya cansız bombalara, ta DAEŞ’e kadar gider!

 

Alıntı: İskender Öksüz: ‘Tekfircilik’