«

»

Kas 23

PROF. DR. ABDÜLKADİR DONUK

PROF. DR. ABDÜLKADİR DONUK 

Ünlü tarihçi Zeki Velidi Togan, “Bugün Türkistanlı bir genç geldi. Tarihçi olmak istediğini söyledi. Herkes doktor, mühendis olmak isterken, ilk defa tarihçi olmak isteyen birisiyle karşılaşıyorum.” demişti.

O Türkistanlı genç, Cumhuriyetin 15’inci yılında Ceyhan’ın Sağkaya köyüne gelip yerleşen Karakalpaklar arasından yetişmiş ve Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu’nun da doktora öğrencisi olan Prof. Dr. Abdülkadir Donuk idi.

***

Bugün son yolculuğuna çıkan Donuk Hoca, hiçbir zaman kendisini bir göçmen ailenin çocuğu olarak düşünmedi. Çünkü o Türk tarihini de Türk Dünyasını da bir bütün olarak görürdü.

Öyle ki YÖK kurulup, vize sınavları konulduktan sonra birinci sınıf öğrencilerine ilk vize sınavında her dönem “tarih şuuru nedir?’ sorusunu sorardı.

Bu soruyu, hocalarının izinde, Eskiçağ, Ortaçağ ve Yeni/Yakınçağ kurgusuna karşı olmaktan dolayı sorardı. Zira Prof. Dr. Necmettin Alkan’ın “Tarihin Çağlara Ayrılmasında Üçlü Sistem ve Avrupa Merkezci Tarih Kurgusu” başlıklı makalesinde ifade ettiği gibi “Üçlü sistemin esin kaynağı olan tarihî arka plan, fikirler ve teolojik meşruiyet Hristiyanlıktan alınmış; sistemin içini dolduran olaylar ise tamamen Batı Avrupa kara parçası sınırları içinde cereyan etmiş olaylardan seçilmiştir. Bunların haricinde Yahudilik de belli oranda etkili olmuştur.”

Abdülkadir Donuk, 1990 yılında Elazığ’da bir sempozyumda 1984’te kaybettiğimiz

Kafesoğlu’nun konuyla ilgili görüşlerini, “Türk Tarihinin Taksimatı” adlı tebliğ ile sunmuştu.

Donuk Hoca, öğrencilerine ilk derslerde bu bakış açısını verirdi…

***

Biz Abdülkadir Hoca ile daha çok telefonla görüşürdük. Türk Dünyası Kurultaylarında daha geniş sohbet etme imkânı bulurduk.

Bir defasında, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Başkanı Prof. Dr. Turan Yazgan ile birlikte, vakfın Kazakistan ve Kırgızistan’da açtığı okulları ziyaret edecektik. Geziye benim de katılacağımı öğrenen Prof. Dr. Abdülkadir Donuk, benden bir ricada bulunmuştu. Hoca, “Arslan’ım, Sovyetler Birliği döneminde, Türklerdeki utanma duygusunu yok etmek için başlatılan bir uygulama var. Dikkat et, tuvaletler arasında bölme, duvar yoktur… Oysa utanma duygusu Türklerin temel özelliklerinden biridir. Utanma duygusunu kaybeden bir millet, diğer niteliklerini de kaybeder… Bu gezide, bu konuyu da inceler misin?” demişti.

Otellerde her odada bir tuvalet bulunduğu için bu durumu daha önceki gezilerde fark etmemiştim.

Gezi boyunca, halkın, memurların hatta üniversite öğrencilerinin kullandığı tuvaletlere baktım… Bütün tuvaletler, aralarında hiçbir bölme konulmadan aynı mekân içinde yan yana dizilmiş durumda idiler…

***

Donuk Hoca, Oğuz Çetinoğlu’nun kendisiyle yaptığı bir söyleşide, Türk Dünyası’na nasıl bakmak gerektiğini şöyle izah etmişti:

“Türkiye’nin de dâhil bulunduğu yaklaşık 250 milyona yakın Türk dünyasını bütün olarak ele almak, birbirinden ayrı kalmış Türk toplulukları arasındaki tarihî ve kültürel bağları, ilmî olarak tespit etmek gerekmektedir. Binlerce yıllık tarih birliği yanında günün problemleri açısından da bütün Türk âleminin bir mukadderat ortaklığının ana çizgisi üzerinde bulunduğu inkâr edilemez. İçimizde aydın geçinen bazı gruplar Türkiye ile Türk dünyası arasındaki bağı koparmak, böylece Türkiye’yi sadece Anadolu Türklüğünden ibaret kılarak yalnızlaştırmak istemektedir. İddialarına göre dışarıdaki Türklerle Cumhuriyetimizin ne politik, ne kültürel bağları kalmıştır.  Oysa dış Türkler Türkiye için bir kuvvettir, dış Türkler için de Türkiye bir ümittir. Ümitle kuvvetin birleştiği ‘Bütün Türklük’ deyiminde Türk dünyasının mukadderat birliği en veciz ifadesini bulur.”

 

Alıntı