«

»

Tem 12

O kafa!…

images (1)
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Demokrasi denen şuh ve işveli dilber, genellikle hâki rengin tasallutuna mâruz kalırdı. O kadar mâruz kalırdı ki, artık aralarındaki mâruz kalma durumu muydu, yoksa yarı gönüllü bir alışkanlık mıydı, burası biraz karışık tarihin içinde..
“Bu ülkeye komünizm gelecekse de biz getiririz” diyen kafa ile “Zigana vâdisinde portakal yetişmez” diyen kafa aynı kafadır. “Halk plajlara hücûm etti, vatandaş denize giremiyor” diyen kafa ile “Asmayacaktık da besleyecek miydik?” diyen kafa aynı kafadır. “Demokrasi bir araçtır” diyen kafa ile “Şeriat sandıktan da çıksa iktidar olamaz” diyen kafa aynı kafadır.
Bütün bunlarla, “Camiye ayakkabılarıyla girdiler, camide içki içtiler” diyen kafa, “çapulcu” diyen kafa, “faiz lobisi” diyen kafa, “polise operasyon emrini ben verdim” diyen kafa, “kandan besleniyorlar” diyen kafa, “Reyhanlı’da öldürülenler Sünniydi” diyen kafa, “biz de bir milyonu toplarız” diyen kafa aynı kafadır; iktidarın, gücün şehvetidir bu.
O kafalar, demokrasi denen nâzenini dillere düşürenler, adını çıkartanlardır.
Kutsanan bir bâkire gibi, muhafaza edilmesi gerekenler listesindedir aslında demokrasi ama bir türlü o muameleye lâyık görülmez.
Ülkenin bir tarafında meydanı dolduran kalabalığın elinde on binlerce insanın kanından sorumlu bir câninin posterleri ve o câninin örgütünün bezleri sallanır, bunun adına ‘demokrasi’ denir, aynı ülkenin diğer bir tarafında bir baba ve sekiz yaşındaki kızı biber gazına boğulur, onların meydanlardaki gösterilerinin adı ‘vandalizm’dir.
Ülkenin bir yanında on binlerce insanın kanını elinde taşıyan örgüt kendi polis teşkilatını kurar, İmralı’daki câninin resimlerini taşıyan tişörtleriyle kimlik kontrolü yapar, devletin polisini yaralar, bu ‘demokrasi’nin cilvesi ve ‘basit bir izci örgütü’ dür, aynı ülkenin diğer yanında bir eylemci polis kurşunuyla öldürülür, bunun adı ‘meşru müdafaa’ dır, zaten öldürülen kişi bilmem hangi sol örgüte mensuptur, silahsız da olsa öldürülebilir.
Ülkenin bir yanında bir ‘açılım çocuğu’ Türk askerine “gidin buradan, burası T.C. toprağı değil, Kürdistan” der, bunun adına ‘demokrasi’ denir ve ‘açılım çocuğu’nun ‘anlaşılması’ gerekir, aynı ülkenin diğer yanında elinde Türk bayraklarıyla sokaklarda yürüyen çocuklar ‘çapulcu’ olur.
Ülkenin güneyinde bir komşusunun siyâsi muhalefeti ‘baş tâcı’ edilir, bunun adı ‘demokrasi ve insan hakları’ olur, ama yine aynı ülkenin güneyde bir kadîm şehir, bir kadîm diyar, bir soydaş şehir, bir Türk şehri Kerkük’te Türkmenler şehit edilir, bunun adı bile konmaz, derin ve kahrolası bir sükût kaplar aynı ülkenin hükümetini.
 
Kaynaktan alıntıdır. http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=27285