«

»

Nis 02

NEREDE O AKİLLER?

NEREDE O AKİLLER?

Çözüm sürecinde el ele omuz omuza koşturanlar şimdi ikiye ayrılmış durumdalar… Bir kısmı televizyonlarda Afrin operasyonunu anlatırken, diğer kısmı “Savaşa hayır” bloğunda ‘aydın bildirileri’ yayınlıyor!..

Tarhan Erdem, Murat Belge, Baskın Oran, Celalettin Can, Lale Mansur gibi isimler bir dönem pek gözdeydi… Çözüm sürecini halka pazarlamaya yarayan âkil adamlar heyetine serpiştirilmişlerdi… Sahi bunları kim seçmişti ‘âkil’ diye?

Şimdi haklı olarak kızılıyor bunlara ve diğer imzacılara… Peki, bunlar ‘âkil adamlar’ olarak seçilirken bilinmiyorlar mıydı? Yoksa ‘bilinen özellikleri’ dolayısıyla mı seçilmişlerdi?

***

‘Yeni Türkiye’nin yeni politikaları bunlarla ortak inşa edilirken pek iyilerdi!.. Meselâ Celalettin Can…  Eski Dev-Genç’li… 78’liler Vakfı Başkanı… 20 yıla yakın cezaevinde yattı… ‘PeKeKe’nin terör örgütü değil, siyasî bir örgüt olduğunu savundu… O çizginin gazetelerinde yazdı… Ülkemize barış getirecek diye savunulan çözüm sürecinde âkil adam olarak atandı… Sonra çıktı âkil adamlar fikrinin Öcalan’a ait olduğunu söyledi…  Bu yetmezmiş gibi heyette BDP’nin belirlediği 19 kişinin olduğunu ifşa etti…

Şimdi de kendince tutarlı davranıyor ve TSK’ya karşı YPG’nin yanında… Dün onunla yol arkadaşlığı yapanların bugün ona ne kadar kızma hakkı var? Üstelik bugün ‘beka sorunu’ndan söz ederek millilik ve yerlilik vurgusu yapanların o çözüm süreciyle ilgili özürleri duyulmamışken, hatayı itiraf etmeleri söz konusu değilken…

***

Meselâ o dönemde “Türklerin ayrıcalığını paylaşmak istemediğini hezeyan içinde duyuran ve enteresan filmlerle anılan Lale Mansur hanımefendi mi çözüm ve barış konferansı verecektir?” diyerek hem hükûmeti, hem de âkil adamlar heyetini ağır bir şekilde eleştiren Devlet Bahçeli ‘kötü’, Lale Mansur ‘iyi’ydi değil mi?

Şimdi ise Devlet Bahçeli ‘iyi’, Afrin operasyonuna karşı imza koyan Lale Mansur ‘kötü’… Gariptir, çözüm süreciyle ilgili ortada en küçük bir pişmanlık belirtisi yokken, hangi akıl sahibi bu işin içinden çıkacak?

Lale Mansur’u ‘âkil’ tayin edenler, Baskın Oran’ı da ihmal etmemişler, Ege grubuna dahil etmişlerdi… O da kendince kalıpları kıra kıra ilerlemişti… Atatürk’ü ‘yarım faşist‘likle itham etmiş, Türkiye’nin Kürt ve Ermeni sorunlarını halının altına süpürdüğü için sorunların patlak verdiğini iddia etmiş, “Türkçülerin bu olayı kullanıp dirilmemeleri için çok dikkatli olmalıyız” diye akıllar vermiş, sonunda ‘mayın eşeği’ olarak kullanıldıklarını itiraf ederek ipi kırmıştı…

Şimdi o da Türk Silahlı Kuvvetleri’nin operasyonuna karşı imza koyanlardan… Kim onun aklına saygı duymuş ve ‘âkil adam’ olarak tayin etmişti?

***

Yine ‘savaş karşıtı aydınlar’dan imzacı Murat Belge? ‘Teröristbaşı’ ifadesi onu rahatsız ediyordu… Öcalan’la devletin doğrudan görüşmesini savunuyordu… Çözüm sürecinin başarılı olması durumunda Öcalan’ın ev hapsine alınabileceğini, daha sonra parti genel başkanı olabileceğini pazarlıyordu… Gezi olaylarına kadar dayanabildi… Sonra bu olaylara hükûmetin yaklaşım biçimini eleştirerek heyetten istifa etmişti…

Peki onu ‘âkil’ yapan kimdi?

Ve Tarhan Erdem… Heyetin Ege grubunun başkanıydı… Manisa’daki toplantıda bir vatandaş ““Bu salonda Türk bayrağı yok. Böyle açıklama yapmayı kendinize nasıl yakıştırıyorsunuz?” diye sormuş, Erdem polisler marifetiyle vatandaşı salon dışına çıkartırken şöyle bağırıyordu: “Türk’e Türk bayrağı veriyorsunuz. Bu toplantıyı provoke etmeyin…”

O da imza verdi operasyona karşı… İmzaladıkları son paragraf ne kadar tanıdık değil mi: “Yurttaş kimliğimiz ve sorumluluğumuzla, halkımızın ve tarihin önünde siz yetki sahiplerini uyarıyor, sesimize kulak vererek sağduyulu davranmaya, savaşı derhal durdurmaya ve sorunu diyalogla çözmeye davet ediyoruz.”

Şimdi bunlara haklı olarak kızılıyor… İyi de dün bunlarla yol arkadaşlığı yapanlar, bu ifadedekine benzer şekilde teröristlerle diyalog kuranlar bugün yine haklı!..

Dolayısıyla Türkiye’nin kaybettiği yıllar için özür dilemeye de gerek yok değil mi?

 

Alıntı