«

»

Tem 01

Müştak Baba’nın Kehaneti (1)

 
 26_Mayis_2011_08_43_20_6978723407Müştak Baba’nın Kehaneti (1)
Şimdi tüm zamanların en şaşırtıcı kehanetlerinden birini içeren bu ünlü şiiri birlikte inceleyelim:
Me’vâ-yı nazenine kim elf olursa efser Lâ-bûd olur o me’ve islambol ile hemser Nun ve’l kalem başından alınsa nun-i Yunus Aldıkta harf-i diğer olur bu remz azharNıftâh-ı sûre-i kaf serhaddi Kaf
Munzam olunmak ister ra-yi Resul peygamber
 
Hay hû ile ahir maksut olur zahir
Beyti Veliyyül-ekrem el hacıyd-i ekberEy pâdişâh-ı fehhâm Sultan Hacı Bayram
Ruhan ister ikram Müştak Abdi Çökeriİlk mısrayı yeniden yazalım: Me’vâ-yı nazenine kim elf olursa efser Bu mısrada üç temel sözcük vardır: Me’va-ı nazenin: Güzeller Beldesi

Elf: Bin
Efser: Taç
Günümüz Türkçesine çevirecek olursak:
“Güzeller beldesinin başına elf(bin) efser(taç) olursa”
Bu dize görünürde bir anlam taşımıyor, şimdilik neresi olduğunu bilmediğimiz güzeller beldesinin başına elfin(binin) taç edilmesinden söz ediliyor.
Parçanın içsel ve mecazi bir anlamı olduğu kesin. “Elf” bin anla­mına geldiğine göre, bini güzeller beldesine taç etmek ne anlama geli­yor? Burada “elf” ve “efser”in şifre sözcükler olduğu ortada. Bunları deşifre etmek için “ebced”e başvuralım
Elf = 1000’dir. Efser ise Osmanlı alfabesinin (Elif), (Fe), (Sin), (Rı) harfleri ile yazıldığına göre rakamsal değerlerini yazıp toplayalım Elif (1) + Fe (80) + Sin(60) + Rı(200) = 341 olur. Bu bilgilerin ışığında mısramıza yeniden bakalım.
“Güzeller beldesinin başına elf (1000) taç(341) olursa”
Burada açıkça 1000 ile 341’i toplanmasına işaret ediliyor. Toplaya­lım: 1000+341=1341. Bu Hicri bir tarihtir, Miladi yıla çevirirsek 1923’ü elde ederiz.
Taç egemenlik simgesidir ve hükümdarlara özgüdür. Bir insanın taçlanması, onu diğer insanların lideri ya da beyi yapar.
Bir beldenin taçlanması da onu diğer beldelerden farklı bir konu­ma getirir. Şimdi bu taçlı beldenin neresi olduğunu anlamak için diğer mısralara bakalım.
İkinci mısra söyle diyor:
“Lâ-bûd olur o me’va İslambol ile hemser”
Yani:

“O belde İstanbul gibi olur.”

Şairin yaşadığı dönemde İstanbul başkent olduğuna göre her iki mısrayı birlikte değerlendirecek olursak şu anlam çıkar: “Güzeller beldesi 1923’te İstanbul gibi taçlanacaktır”.
Bundan sonraki mısralarda şair güzeller beldesinin harflerini kod-layarak şüpheye yer bırakmadan oranın Ankara olduğunu söylüyor. Osmanlı alfabesinde Ankara; (Elif), (Nun), (Kaf), (Rı), ve (He) harfleri ile yazıldığına göre bu harflerin kodlandığı mısralara geçelim. Efser sözcüğündeki “Elif”, Türkçe’de “A” harfi yerine geçer. Takip eden mısralar:
“Nun ve’l kalem başından alınsa nun-i Yunus”
Yunus Suresi’ndeki (Nun)
“Miftâh-ı sûre-i kaf serhaddi Kaf da kaf”
Kaf süresindeki (Kaf)
“Munzam olunmak ister ra-yi Resul peygamber”
Resul sözcüğündeki (Ra)
“Hay Hû ile ahir maksut olur zahir”
Hay Hû sözlerindeki (He); Türkçede “E” ve “A” yerine geçer.
Arapça’da (He), (Kaf), (Nun), (Ra) gibi harfler, bazı durumlarda ve bazı sözcüklerde farklı şekillerde yazıldığından şair bir yanlışlığa meydan vermemek için yukarıdaki kodlamaya gerek duymuştur.
Şimdi bulduğumuz bu harfleri yan yana koyalım;
(Elif) (Nun) (Kaf)   (Ra) ( He)A       N       K        R    A
O yıllarda “Ankara”nın adı, “Ankra” olarak telaffuz ediliyordu.
Son iki mısraya gelecek olursak:
“Ey padişah-ı Fehhâm Sultan Hacı Bayram
Ruhân ister ikram Müştak Abdi Çaker”
Anlamı:
“Ey ariflerin padişahı Hacı Bayram, senin bulunduğun o güzel belde Müştak’tan saygı bekler.”
Şimdi şiirin tamamını düz yazıya çevirip özetlersek şöyle bir an­lam çıkar:
“Hacı Bayram’m memleketi ve güzeller beldesi Ankara, 1923’de taçlanarak İstanbul’dan farksız hale gelecek.”
75 yaşında ölen Müştak Baba, ölümünden birkaç ay önce bir dos­tuna sade bir dille ve şifresiz olarak yazdığı şiirde öleceğini şöyle ha­ber veriyor:
“Ömrümüz bu sene yetmiş beşe Yetmiş ey can güzel et endişe Bundan artık yaşamasa da n’ola Kalmadı dilde muradım cânâ”
 
Kaynak: http://www.orhanyeniaras.com/icerik.asp?id=83