«

»

Ara 14

Kudüs Gerçeği

Kudüs Gerçeği

 

Konu tarihsel açıdan özetlendiğinde, İsrail Devleti kurulmasının fikir babası olan Theodor Herzl’in II. Abdülhamit’ten olumlu cevap alamamasıyla ısrarla başlattığı farklı çalışmalar sonucunda 1917’de yayınlanan Balfour Deklarasyonu ile Yahudi nüfusun Filistin’e yerleşmesinin yolu açılmıştır. Bu süreci Osmanlıyı arkadan vuran Hicaz Emiri Şerif Hüseyin’in oğlu Faysal’ın 1919’da siyonist lider Weizmann ile defalarca görüşerek Filistin’e Yahudi göçmenlerin yerleşmelerini kabul etmesi takip etmiştir. Daha sonra Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e de sunulan benzer talepler kesinlikle reddedilerek kabul görmemiştir.

1948’de İsrail Devleti’nin ilan edilmesine karşı gelen Arap devletlerinin açtığı savaş Yahudi ordusunun mağlubiyetiyle sonuçlanmak üzereyken Batı’nın dayatmasıyla ateşkes ilan edildi.

10 Haziran 1967’de daha güneş doğmadan İsrail’in Arap ülkelerine ani hava saldırısıyla başlayan ve 6 Gün Savaşı olarak adlandırılan savaş sonucunda Mısır ve Suriye’nin tüm askeri havaalanları tamamen kullanılamaz hale gelmiş ve sonuçta Doğu Kudüs, Batı Şeria, Cenin ve Golan Tepeleri İsrail tarafından işgal edilmiştir. 

1970’de Arapların petrol ambargosu tehdidiyle başlattıkları ekonomik savaş sonuç vermemiş, 1973’de Enver Sedat Süveyş Kanalını geçerek kısmen bir başarı elde etmiş olsa da yine kendisi tarafından daha sonra İsrail ve Mısır Camp David anlaşması imzalanmıştır. Nitekim bundan sonra Araplar, İsrail’le savaş kavramını tabiri caizse sözlüklerinden bile çıkarmışlardır.

Dünyada tek din devleti olan İsrail, tahrif edilmiş Tevrat’a göre Ortadoğu sorununun kaynağı Nil’den Fırat havzasına kadar uzanan vaat edilmiş ”Arz-ı Mevud” topraklardır. Bunun için hedef Kudüs’ü başkent yapmak ve Mescidi Aksa yıkılarak yerine Süleyman Mabedi inşa etmektir.

Trump’ın kararını ilan etmeden önce görevlendirdiği damadı ve baş danışmanı Jares Kushner’in aracılığıyla S.Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Ürdün liderlerinin tanıma kararı konusunda ikna edildikleri ileri sürülmektedir. Yani tarih tekerrür mü etmektedir?

Türkiye’nin itirazları yerinde olmakla birlikte haklı tavrını tek başına yürütmesi yeterli olmayabilir ve hatta yalnız da kalabilir. BM kararlarını hiçe sayan İsrail’in şu ana kadar uyguladığı politikaların düzeltilmesi ancak İslam Dünyasının yanı sıra uluslararası camianın ekonomik, askeri, siyasi yönden topyekûn işbirliği sağlandığı takdirde çözülebilir.

 

Kaynak Yeniçağ