«

»

Ağu 12

Kan meselesi

230720111116051169527_2
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kan meselesi
Vatan şârimiz Namık Kemal “Fıtrat değişir sanma, bu kan yine o kandır” diyor ya; Etnik Çete’nin tansiyonunu tavana vurduran hamaset kelimesi, işte o kanın terkibinde bulunan yiğitlik demektir! Yani hamaset, İsmet Paşa rahmetlisinin Meclis kürsüsünde bizim Gaziantep Müdafaası’nı anlatırken ifade ettiği gibi, “kanın fıtraten haiz olduğu kudret” mânâsına gelir.
Damarlarda bu kan dolaşmadığı takdirde herhangi bir değerin meydana gelmesi esasen mümkün olamayacağına göre, öyleyse yiğitlik herkeste bulunmaz.
Babaları ecdadımın kapıkulları olan Etnik Çete mensuplarıyla İbnî Abdullah’larda hiç bulunmaz! Onun için Etnik Çete mensupları da İbnî Abdullah’lar da hamasetten hoşlanmazlar.
Ama hamaset olmadan millî tarih şuuruna erişilemeyeceği ve millî şahsiyet de teşekkül etmeyeceği için biz hamaset yapmaya devam edeceğiz.
Karlofça Antlaşması’na kadar Avrupa’nın kral ve imparatorları, ancak bizim vezir-i azama muhatap olabilirlerdi. Padişah ihtiyaç duyar da Avrupa’nın kral veya imparatorlarına ferman gönderecek olursa, onlara “sen” diye hitap ederdi! “siz” demezdi. Ama onlar meselelerini arz etmek için Türk imparatorunun huzuruna kabul edildiklerinde mermer zemini öperlerdi! Padişah bu kefere takımını kabul etmeye pek tenezzül etmez, onun katına çıkan herkesin de etek veya ayak öpmesine izin vermezdi! Kimini, sarayın merdivenlerine yüz sürmesine gözyumarak şereflendirirdi, kimini atının özengisini öptürerek!
Bir kez daha yayınlamıştım, çocuklarınıza okutmanız için tekrarında fayda görüyorum:
Osmanlı büyükleri arasına dahi giremeyen Sultan 2. Selim, 16 Haziran 1573’te Fransa kralı 9. Charles’e gönderdiği fermanda bakın ne diyor:
-Kardeşin Polonya beylerinden Henri’nin bize itaat ve ubudiyetini bildiren mektubu üzerine, bu memlekete kral tayin edilmek hususundaki ricasını Allah’ın lütuf ve inayeti ile kabul ettik ve kendisini Polonya’ya kral seçtik ve tayin ettik!
-Na’pmış, na’pmış?
Kral seçmiş ve tayin eylemiş!
İşte benim devletim, böyle bir devletti. Kral olmak isteyen prensler Türk başkentine müracat eder, talep uygun görülürse, Divan adamcağızı kral tayin ediverirdi.
Gençler anlamayabilirler,  2. Selim’in fermanında zikredilen “Ubudiyet” demek, “kulluk, kölelik etmek” demektir!
Henri, padişaha itaat ve ubudiyetini bildiren bir mektup yazdığına göre öyleyse ne demek istemiştir?
“-Kral olursam kulunuz, köleniz olacağım” demek istemiştir!
Şimdi bizi ite – kopuğa kul – köle yapmak istiyorlar. AB’nin genişlemeden sorumlu komiseri, Türk Milleti’ni câni ilân eden bir yahudi çocuğu mahkemeye verildiği için, Türkiye Cumhuriyeti’ne meydan okuyor, ağzını açan yok.
Gel de yanma şimdi, gel de kahrolma!
Bu adama haddini bildirmek kahramanlık meselesi değildir ama, hiç şüphesiz kan meselesidir!
(13 Eylül 2005 / Yeniçağ)  Merhum Necdet SEVİNÇ
 
Kaynak:Yeniçağ Gazetesi