«

»

Kas 15

HUNTİNGTON’NUN DEDİĞİ Mİ OLUYOR?

HUNTİNGTON’NUN DEDİĞİ Mİ OLUYOR?

 

Her şeye rağmen, hiç kırılmadan sürekli yükselme gösteren tek din, İslam dinidir. Huntington bundan, özelde ABD’nin, genelde Batı’nın bugünkü politikalarını yönlendiren sonuçlar çıkarmıştır.” (“Batı’nın İslam Karşıtı Stratejileri ve Huntington Vakası”, Hürriyet, 18.08.2008)

Merhum Yaşar Nuri Öztürk kendi yorumunu da ekler:

“Batı, İslam’ın yükselişine seyirci kalınamayacağı, bu enerjik dinin sahneden uzaklaştırılması gerektiği kararına varmıştır. Bunu, yumruk sallayarak yapamayacaklarını bildiklerinden, sonuç almak üzere belirledikleri strateji, İslam’ı çağın gözünde nefret unsuru haline getirmektir.”

Şu soruyu sorabilir miyim?

“İslâmı nefret unsuru hâline getirmek” için uygulanan stratejinin tuzağına düştük mü, düşmedik mi?

İktidarda “İslâmcı” bir hükûmet var. Hüküm sahibi Muhterem Zat, Cumhuriyet’in 97. yılı için mesaj yayınlıyor, araya kılçıklar sokuyor.

Huntington burada devreye giriyor:

“Türkiye kendisini yeniden tanımladığı takdirde ne olur? Türkiye bir noktada Batı dünyasına üyelik için yalvarıp duran bir dilenci olarak oynadığı hüsran verici ve aşağılayıcı rolden vazgeçip, Batı’nın temel İslami muhatabı ve düşmanı olarak oynadığı çok daha etkileyici ve onurlu tarihsel rolü yeniden üstlenmeye hazır hale gelebilir. (…) Laiklik ve demokraside Batı’nın iyi ve kötü yanlarını yaşayıp görmüş olan Türkiye … İslama liderlik etme vasfını kazanmış olabilir. Ama bunu yapabilmek için Atatürk’ün mirasını, Rusya’nın Lenin’in mirasını reddedişinden daha eksiksiz bir şekilde reddetmek zorunda kalacaktır. Böyle bir hamle aynı zamanda, Atatürk kalibresinde bir lideri, Türkiye’yi bölünmüş bir ülke olmaktan çıkarıp çekirdek bir devlet haline getirmek için gerekli siyasal ve dinsel meşruluğu kendisinde toplamış olan bir lideri gerektirir.” (s. 263-264)

 

Alıntı