«

»

Tem 24

HANGİ VİRÜS DAHA TEHLİKELİ?

HANGİ VİRÜS DAHA TEHLİKELİ?

 

Bu yıl, tarımda yaşanan bir olay, bünyeye giren bir virüsün nelere yol açabileceğini ve çözümün nerede olduğunu göstermesi bakımından çok uyarıcı bir örnektir.

Antalya’daki domates üreticileri bu yıl farklı bir hastalıkla karşılaştı. DHA’nın haberine göre İsrail’den gelen fidelerde çıktığı için “İsrail virüsü” olarak adlandırılan hastalık, seraların 14 gün karantinaya alınmasına ve ürünlerin imha edilmesine sebep oluyor.

Habere göre virüs, fideler büyüyüp, ürün verdiği süreye kadar belirti göstermiyor. Ürün alınacağı dönemde ise fideler, tepe kısmından kararıp çürürken, domatesler de içten çürüyerek kahverengiye bürünüyor. Hastalık, korona virüs gibi, bitkiler arasında temas ve polen taşınmasıyla kısa sürede yayılıyor. Hastalığın tespit edildiği seralar, 14 gün boyunca karantinaya alınıp, tamamen ilaçlanıyor, ürünler ise imha ediliyor.

Aksu bölgesindeki seralarda görülmeye başlanan virüsle ilgili mücadele yöntemlerini anlatan ziraat mühendisi Abdülhamit Yeter, “Bu virüse ‘domatesin koronası’ diyoruz. Çok sinsi bir virüs… İsrail’den tohum ve fideyle girdi ülkemize. Sera içinde yapılan işlemlerle her yere yayılıyor. Hastalıklı ürünü, hiçbir kısmına dokunmadan sera dışında yakıp imha etmek gerekir. Sera toprağının da ısıtılması ve 50 derecenin üzerine çıkarılması lâzım. Şu anda başlangıç aşamasında ama böyle giderse 3 yıl içinde yiyecek domates bulamayız” dedi.

İsrail fidelerinin genetik yapısıyla oynanmış tohumlardan elde edildiği biliniyor…

***

Milletin birliğini bozmaya yönelik virüsler de aynı bu domates virüsü gibidir.

Türk Milleti’nin hem kültürel hem de genetik bağışıklık sistemi sanıldığından çok daha güçlüdür ama Babuna kampanyasıyla 160 bin Türk’ten alınan kan örneklerinin ABD’ye götürüldüğünü unutmayın!

Paris’te uzun süre bir hastanenin bulaşıcı hastalıklar bölüm başkanlığını yapan Fransız Prof. Dr. Christian Perronne’nin “Bize sunulan bu ‘ilk aşılar’ aslında aşı değil, gen tedavisine yönelik ürünlerdir. Vücudumuza enjekte edilecek yabancı bir RNA, DNA’mızı kodlayabilir ve daha sonra kromozomlarımıza entegre olabilir. Bu nedenle, genlerimizi kalıcı bir biçimde dönüştürme konusunda gerçek bir risk var. Spermlerin ya da yumurtaların nükleik asitlerini değiştirerek bu genetik modifikasyonların çocuklarımıza, gelecek kuşaklara dahi aktarılma tehlikesi var. Mısır ya da domates gibi genetiği değiştirilmiş ürünlerden olmak istemiyoruz.” sözlerini, aylar önce geniş bir şekilde bilginize sunmuştum…

Milletin bağrından “temiz bir nesil” yetişmesi için şimdi sadece kültürel direnç yetmiyor, genetik yapının korunması da şart!

 

Alıntı