«

»

Eyl 09

HANGİ MİLLETİN, HANGİ DEVLETİN DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI?

HANGİ MİLLETİN, HANGİ DEVLETİN DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI?

 

Bu yıl da camilerimizde 30 Ağustos Türk’süz ve Atatürk’süz geçecekti… Alışmıştık artık Cuma hutbelerinde zaferlerimiz söz konusu olurdu da o zaferin sahipleri olmazdı çünkü!..

Önceden yayınlanan hutbeye göre bu Cuma da durum değişmemişti… Tepkiler oluşunca hutbenin sonuna eklenen bir-iki cümleyle durum kurtarılmaya çalışıldı…

Hutbeye göre, hikâyenin içinde bir ecdat vardı!.. ‘Vatanını ve mukaddesatını koruma uğruna eşsiz kahramanlıklar gösteren,  iman dolu göğsüyle, cesaret ve kararlılığıyla nice Ağustos ayına damga vurup eşsiz zaferler kazanan’ bir ecdattan söz edildi…

O zaferlerin sahibi milletin adı metnin içinde hiç geçmiyordu… O milletin veya ‘bu millet’in adını ya eşkalden çıkarmamız gerekiyordu ya da hiç lüzumu yoktu!..

Sahi kimdi bu millet ve neden kürsüden adının zikredilmesi yasaklı gibiydi? 30 Ağustos zaferini ‘savuştururcasına’ cümlelerle anmak ve bu büyük zaferi Türk’ten ve Atatürk’ten sıyırmak hangi ruh hâlinin eseri olabilirdi?

Malazgirt’ten Kosova’ya, Mohaç’tan, Büyük Taarruz’dan söz edip, zaferlerin sahibini ‘bu millet’e yuvarlamak nasıl bir kompleksin sonucu olabilirdi?

***

Önceki bayramları tarayayım istedim… Meselâ son 19 Mayıs haftasında hutbe nasılmış?

‘Hayırlı Müslüman’ başlıklı hutbede, 100. yıldönümünde konu teğet bile geçmemiş!..

Bir önceki bayrama, millî iradenin tecelligâhı meclisimizin açılış yıldönümü ve bayramı olan 23 Nisan haftasına göz gezdirdim… ‘Omuz omuza saf tutmaktan, birlik ve beraberlikten’ söz edilen hutbede Türk de kayıptı, bayram da!..

Ya Cumhuriyet Bayramı haftası? ‘Ailede şefkat dili ve nezaket dili’ başlıklı bir hutbe vardı… Cumhuriyet ve onun en önemli bayramı yoktu!..

Bu anlayışın ‘millî bayramlarımız’ konusundaki ‘hassasiyet’leri gayet iyi bilindiğinden, Çanakkale Zaferi istisna olabilir miydi acaba?

Evet istisnaydı… 15 Mart 2019 tarihli Cuma hutbesinin konusu ‘Çanakkale zaferi ve birlik ruhu’ydu…

Söz konusu hutbede birileri var savaşan!.. Aynı değerler uğruna baş koyanlar… Dinini, milletini, şeref ve izzetini korumak için şehadet şerbeti içenler… Din, vatan, millet, devlet ve istiklal uğruna anadan, babadan, yârdan, evlâttan hâsılı tüm sevdiklerinden ayrılmayı göze almış, mukaddesatı uğruna gözünü kırpmadan canını feda edenler…

Devam ediyor hutbe eşkal vermeye: Allah’a olan imanları, vatana olan sevdaları, cesaretleri ve fedakârlıklarıyla üzerinde yaşadığımız bu toprakları asırlarca koruyanlar… Tarihin hiçbir döneminde inancından ve bağımsızlığından taviz vermeyenler, zulme asla boyun eğmeyenler… “Ölürsem şehit, kalırsam gazi” şuuruyla vatanın her karış toprağı için çarpışanlar…  Ne pahasına olursa olsun canından aziz bildiği yurduna düşmanları uğratmayanlar… Tarih, vatanı ve mukaddesatı uğruna her türlü zorluğa göğüs gerenler… 

Ve final: İmanından aldığı güçle bütün dünyaya “Çanakkale Geçilmez” diye haykıranlar… Tertemiz alnından vurulup toprağa düşenler… Kalbi vatan aşkıyla çarpıp yedi düvele karşı bütün yokluk ve imkânsızlıklara rağmen Çanakkale Zaferi’ni kazananlar…

Hutbede buraya kadar her şey iyi de kimdi bunlar? Aborjinler mi, Pigmeler mi, Vikingler mi? Yok muydu bu milletin bir adı? Varsa neden söylenmiyor, hangi gerekçeyle adı özenle esirgeniyordu?

 

 

 

Alıntı: