«

»

Eki 09

EŞEK ÖYKÜSÜ

EŞEK ÖYKÜSÜ

Bir inek, bir beygir, bir eşek aralarında sohbet ederken laf dönmüş dolaşmış “insanların kendilerine verilen ‘akıl’dan yeteri kadar yararlanıp

yararlanmadıklarına gelmiş.

Eşek ortaya bir teklif atmış;

“Yahu ortada boş boş dolanıp duruyoruz..Her birimiz etrafa dağılıp bu insanların ne yaptıklarını gözlemleyelim. Kendilerine Allah tarafından verilen bu

akıldan yeterince yararlanıp yararlanmadıklarını araştıralım.Üç yıl sonra  da yine aynı gün ve saatte burada buluşup, bu gözlemleri birbirimize anlatalım”

Teklif kabul görmüş ve her biri ayrı yönlere dağılmışlar.

Aradan üç uzun yıl geçtikten sonra, buluşma yerinde toplanmaya başlamışlar.

Buluşma yerine önce inek ve beygir gelmiş.

İkisi de perişan bir halde, zayıflamış, dişleri dökülmüş, kamburları çıkmış, adeta çökmüşler.

Beygir merakla sormuş;

“Nedir bu halin inek kardeş?”

İnek acıklı bir şekilde içini çekerek anlatmış;

“Sorma beygir kardeş. Bu insanlar çok merhametsiz…Beni durmadan birbirlerine sattılar.

Alan sütümü sağdı. Bir inek daha bulup, onu yanıma koyarak bizi çifte koştular.

Adeta aç acına çalıştırdılar.

Canımı zor kurtardım be kardeş”

Beygir de başını sallayarak kendi hikayesini anlatmış;

“Ah, sorma…Benim de ağzıma bir demir parçası geçirdiler, ağzımı açamadım.

Üzerime bindiler, ses çıkaramadım. Biri indi öbürü bindi.

Binmedikleri zamanlarda da zincire vurdular, kaçmayayım diye.

Belim çöküp de onları taşıyamaz bir hale geldiğimde, arkama kocaman bir araba

 Bağladılar. Bu sefer birçoğunu yeniden taşımaya başladım.

Ben onları taşıdıkça, daha hızlı gitmem için kırbaçladılar..Canımı zor kurtardım inek kardeş”

İnek ve beygir böyle konuşurken uzaktan eşek görünmüş.

Hayli neşeli, ıslık çala çala, taşlara tekme ata ata, hoplaya zıplaya gelmiş yanlarına.

Besbelli çok mutlu.

Üstelik şişmanlamış, tüyleri pırıl pırıl parlamakta, gözlerinin içi gülmekte,üzerinde lacivert takımlar.

İnek ve beygir şaşkın bir şekilde;

“Nedir bu halin? Neler oldu bu üç senede” diye sormuşlar.

Eşek keyifli bir şekilde anlatmış;

“Sizden ayrıldıktan sonra uzakta bir memlekete vardım. Birisi yukarı çıkmış bağırıyor, bağırdıkça insanlar onu alkışlıyordu.

Ben de ona özenip bağırdım.

Benim bağırmamı bilirsiniz yeri göğü inletirim.

Sesimi duyan benim yanıma koştu, duyan duymayana haber verdi.

Etrafım insanla doldu.

Onlar geldikçe ben daha çok bağırdım.

Haktan, hukuktan, refahtan, adaletten filan bahsettim”

“Eee, sonra ne oldu?”

Ne olacak beni başkan seçtiler”

“Deme yahu. Yani sen başkan mı oldun? Peki neler yaptın?”

“Bir şey yapmama gerek kalmadı. Ben bağırdıkça ne söylediğimi anlamadan ‘Seninle gurur duyuyoruz’ diye alkışladılar..Ben de yedikçe bağırdım,

yedikçe bağırdım”

“Peki senin eşek olduğunu anlamadılar mı?”

“Valla yarısı anladı ama, diğer yarısına anlatamadılar? Kiminin de işine geldi”