«

»

Mar 05

Erler eri Kök Börü destanı!

Erler eri Kök Börü destanı!

www.kenansahbaz.com

Vakt-i zamanında Çin sınır boylarındaki Oğuz obalarından birinde‘cesareti’ ve ‘yiğitliği’ ile nam salmış Kök Börü adında yağız bir cengaver yaşardı. Bir seher vakti Çinlilerin saldırdığını duyar duymaz yatağından fırlayarak kendini çadırın dışına atan Kök Börü konçoyuna gürledi:

– “Katun, hemen sokmanlarımı getir.”

– “Buyur gök yelelim.”

Çizmelerini hızla ayaklarına geçiren Kök Börü telaşla bekleyen eşine çıkıştı:

– “Kılıcım nerede?”

– “İşte aslanım.”

– “Peki mızrağım?”

– “Al koçum.”

Mızrağın ucunu kontrol eden Kök Börü, bir kez daha katununa seslendi:

– “Kalkanımı da getir, çabuk ol.”

Kalkanın üzerindeki pası ovuşturan Kök Börü, eşine sert bir bakış fırlattı:

– “Durma aylak aylak öyle bre katun, bir an önce atımı hazır eyle.”

Az zaman sonra at çadırın önündeydi.

– “Hadi katun, binmeme yardım et.”

Ata atlayan Kök Börü narayı patlattı:

– “Heyyyt; bekle yağı, geliyorum.”

***

Kök Börü‘nün çadırının tam karşısındaki yüksek tepeye kadar dayanan Çinliler ile Oğuzlar arasında savaş kıyasıya devam ediyordu. At kişnemeleri, kılıç şakırtıları, ok ve mızrak vınlamaları ile heyecana kapılan Kök Börü kalkanı yere düşürdü:

– “Katun, bana kalkanımı ver.”

Kök Börü kalkanı gözden geçirdi:

– “Bu kalkan eskimiş, artık işe yaramaz. Amca yadigarı öbür kalkanımı getir.”

Eşi gidip diğer kalkanı getirirdi.

Kök Börü talimatlara devam etti:

– “Bana mızrağımı ver.”

– “Buyur er kişim.”

Mızrağı göz ucu ile uzun bir süre inceledikten sonra öfke ile yere fırlattı:

– “Bu körelmiş, diğer mızrağı getir.”

Eşi öteki mızrağı da getirdi:

– “Şimdi hazır mısın bey?”

– “Evet hazırım.”

***

Bir gözü tepede, diğer gözü mızrakta olan Kök Börü bir anda suratını buruşturdu:

– “Bu hiç iş görmez, en iyisi ötekini ver.”

– “Al işte yiğidim, artık hazır mısın?”

– “Evet; eğer dönmezsem sakın ağlama; vatan için öldüğümü hatırla yeter.”

Kök Börü mızrak ile havada bir kavis çizdikten sonra yeniden eşine döndü:

– “Yok, yok, sen en iyisi öbür mızrağımı getir. O daha sağlam gibiydi.”

– “Başka mızrak yok, hepsi bu.”

Kök Börü avazı çıktığı kadar haykırdı:

– “Savulun bre, geliyorum, heyyyt.”

Kök Börü, tam atına “Deh” diyeceği esnada, çok önemli bir şeyi unuttuğunu fark etti:

– “Bu ata yemini verdin mi katun?”

– “Evet, verdim.”

Kök Börü şefkatle atın karnını okşadı:

– “Yemini verdin belki, ama suyunu vermeyi unuttun değil mi?”

– “Hayır, suyunu da verdim.”

– “O zaman tutmayın beni, heyyyt.”

***

Kök Börü nihayet atını mahmuzlayıp tepeye doğru yöneldi; fakat huyunu sahibinden alan at, yukarı çıkmak yerine yavaş adımlarla tepenin eteklerinde dönmeye başladı. Kök Börü atının kulağına eğildi:

– “Nereye gidiyorsun benim güzel atım? Niçin tepeye tırmanmıyorsun? Yoksa alçak bir kaçak gibi köye dönebileceğimizi mi düşünüyorsun?”

Sırtında cephane taşıyan bir savaşçı, eteklerde gezinip duran Kök Börü’ye çıkıştı:

– “Neden yukarıya gelmiyorsun?”

– “Geliyorum” dedi Kök Börü, “Ama şu ahmak at gösterdiğim yere gitmiyor.”

Kızgın savaşçının mızrak dürtmesi ile neye uğradığını şaşıran ahmak at, kişneyerek tepe yukarı dörtnala koşmaya başladı. Kök Börü düşündü:

– “Eğer atın sırtında oturursam, Çinliler beni görüp korkacaklar. ‘İşte Kök Börü, ondan uzak duralım’ diyecekler. En iyisi atın altına saklanayım. Beni üstünde göremeyince yanıma yaklaşacaklar. Ben de hepsini geberteceğim.”

***

Kök Börü atın altında ne olup bittiğini anlayamıyor; nereye doğru gittiğini göremiyordu. Aradan çok geçmeden at obaya döndü; Kök Börü‘nün çadırının önünde durdu. Dışarıya koşan katun, er kişisini atın üzerinde göremeyince ağlamaya başladı:

– “Oooy gitti yiğidim, uçmağa vardı.”

Eşinin hıçkırıklarını işiten Kök Börü, atının altından kendini yere attı:

– “Ölüyorum; ölmek için geldim.”

Bu sırada yukarıdaki Oğuz erleri, avazları çıktığı kadar bağırıyorlardı:

– “Çinliler kaçtı, savaşı kazandık.”

Kök Börü, yerinde duramayan bir boğa edası ile tekrar eşine gürledi:

– “Ölüyorum, ama hâlâ savaşabilirim. Bana derhal pusatlarımı getir.”

Böyle bir kahraman eş nasip ettiği için Tanrıya şükreden katun, mutlulukla gülümsedi:

– “Savaş bitti artık bey, ne pusatı?”

Başını ellerinin arasına alan Kök Börü, iç geçirip başladı dövünmeye:

– “Ah ulan ah. Neden şimdi er meydanında değilim. Neden son Çinlinin kellesini almak bana nasip olmadı?”

 

Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/erler-eri-kok-boru-destanidir-bre-hey-37218yy.htm