«

»

Tem 03

“DİNDE REFORM”

“DİNDE REFORM”

Eşref Edib, eseri takdim ederken: “Muhterem Peyami Safa Bey üstadımız neşretmekte olduğu kıymetli aylık “Türk Düşüncesi” nâmına yaptığı bir ankette bizim de fikrimizi beyan etmemiz arzusunda bulundular.

“Dinde reform” konusunda muhterem üstatlar Ali Fuat Başgil, Nurettin Topçu, İsmail Hami Danişmend, M. Raif Ogan’ın da Türk Düşüncesi’nede neşr olunan cevaplarını -müsadeleriyle- ilave ettim. Bu suretle bu eser meydana geldi.” Diyor.

Görüldüğü gibi eserde “Türk Düşüncesi” dergisinin “İslâm’da reform” konusuna dair yönelttiği sorulara dört yazarın verdiği cevaplar yer almaktadır.

Bunlardan Eşref Edib: “Biz Müslümanlarca dinde reform diye bir mesele yoktur. Bu, İslâm dinine karşı bir müddetten beri açılmış olan harbin son tezahür şeklidir ki böyle bir tabirle maskelenmiştir” diyerek kestirip atmaktadır.

Ali Fuat Başgil iseİslâm’da reform” tabirini uygun bulmaz ve “İslâmiyeytin ne itikâdiyatında, ne de ameliyatında deforme olmuş bir cihet yoktur ki reforme olması bahis mevzuu olabilsin” dedikten sonra “İslâm’da reform bahis mevzuu olamaz, ancak içtihat bahis mevzuu olabilir” hükmünü verir, içtihadı da şöyle açıklar: “İçtihat, Kur’ân-ı Kerim’i ve Peygamberin sünnetini tefsir, tevil ve kıyas usulleri dairesinde zaman ve mekân ihtiyaçlarına göre anlayıp izah etmek demektir. İslâmiyet’te içtihadın geniş yeri ve büyük bir kıymeti vardır. Ve her zaman serbestçe içtihat edilebilir. İslâmiyet akla, tefekkür ve muhakemeye geniş yer veren bir dindir. İslâmiyet’te ana kaidelerdendir ki akıl ile ve aklın bir mutası (veri) olan ilim ile nakil yani Kur’ân ve sünnet taâruz (birbirine zıt olma) ettikte eğer nakil sarih olmaz da tefsir ve tevile müsait olursa akıl tercih ve nakil tevil olunur. İslâm’da aklın yani tefekkür ve muhakemenin yoluna içtihat denir.”

Ali Fuat Başgil’in şu fikirleri de dikkate şayandır: “Vaktiyle dört mezhep sahibi imamlar nasıl çalıştı ve içtihat ederek dört mezhebi nasıl tesis ettiyse, bugün de kurulacak Diyânet Şûrâsı aynı usul ve metotlarla çalışarak hem bir tevhid-i mezhep yapabilir hem de İslâmî ahkâmı bugünkü hayat şartlarına göre tefsir ve tanzim edebilir.”      

Nurettin Topçu’nundinde reform” hakkında söyledikleri kayda değer nitelikte: “Hukûkî ahkâm ile muâmelâta âit hükümlerin, devrin icaplarına ve her zaman değişen ihtiyaçlarına uygun hâle getirilmesi, esasen İslâm hukukunun dayandığı prensiplerden biridir. Ancak cahillerin elinde bu prensip çiğnenerek kaideler katılaşmış, hayatî kuvvetini kaybederek bugünkü taassubu doğurmuştur. Bu sahada yapılması gerekli harekete reform değil, İslâm’ın hakikatine götürücü ıslahat demek daha doğru olur. Mazide olduğu gibi, yirminci asır içinde ve gelecek asırlarda da İslâm’ın inkişâfını temin edecek olan bu ıslahat, İslâm dinini bir ihtiras partisi ve Kur’ân ticareti teşkilatı olmaktan kurtararak, aslında sahip olduğu hürmet mevkiine yükseltecek ve böyle bir hareket, hem bilgisiz din istismarcılarını, hem de garazkâr Allahsızları susturacaktır.”

Görüldüğü gibi dinde reform meselesi bizde uzun süredir tartışılmaktadır. Kimisi buna tecdit diyor kimisi de ıslahat…

 

Alıntı: Ahmet SEVGİ