«

»

Şub 20

“BÜYÜLÜ AYNA” BİR AFRİKA MASALI

“BÜYÜLÜ AYNA” BİR AFRİKA MASALI

Çok eskiden bir vakitler bir karı koca yaşardı. Evlilikleri boyunca hiç çocukları olmamıştı. Bu sebeple her ikisi de çok üzgündü ve hiç mutlu değildi. Artık ne yapacaklarını bilemiyorlardı. Sonunda  günün birinde  bir büyücüden yardım istemeye gittiler. Durumu anlattılar.

“Bu iş kolay” dedi büyücü, “dolunay ışığında iki küçük balık tutun biri erkek, biri dişi. Onları pişirip yiyin. Bir yılı geçmez bir erkek çocuğunuz olacak.”

Kadınla adam büyücünün dediklerini yaptılar. Gerçekten tam bir yıl geçtiğinde bir erkek çocukları oldu. Çocuğa Tenbo adını verdiler. Çocuk çok çabuk büyüdü. Büyümeye başladığında ormana çalı çırpı toplamaya gidiyordu. Sonraları ise ava gitmeye başladı. Hep yalnız giderdi. Yalnız siyah kedisini alırdı yanına. İkisi çok iyi arkadaştılar. Çocuk bütün çevreyi avucunun için gibi öğrendi. Bir tek köyün çıkışındaki ormana gitmesi yasaktı. Birgün anne ve babasına dedi ki:

“Artık büyüdüm. Ne derseniz deyin bugün ormana gideceğim.”

Yanına baltasını, okunu ve yayını alıp, kedisini, en yakın arkadaşını çağırıp yola çıktı. Tam ormana girmişlerdi ki, bir ceylanı yutmaya çalışan dev gibi büyük bir yılan gördüler. Ama öyle oburca yiyordu ki ceylanın kafası boğazına takıldı, ne kadar uğraşırsa uğraşsın avını ne yutabiliyordu ne de dışarı tükürebiliyordu. Tenbo’yu çağırdı.

“Buraya gel delikanlı, hemen ceylanın kafasını kes, yoksa boğulacağım.”

“Kesinlikle olmaz” diye karşılık verdi Tenbo, “sonra beni ve kedimi yersin.”

“Hayır” dedi yılan, “sana kesinlikle bir şey yapmayacağım, hatta ödüllendireceğim.”

Tenbo kararsızdı.

“Git ve yılana yardım et. Emin ol karşılığını göreceksin” diye akıl verdi kedi. Tenbo kabul etti. Baltasını aldı ve ceylanın kafasını kesip çıkardı. Yılan nefes nefese;

“Şimdi seni evime götüreceğim ve orada ödülünü vereceğim. Kuyruğuma tırman ve sıkıca tutun, sakın bırakma, dağ, taş aşacağız” dedi.

Tenbo’yu mağarasına götürdü. O kadar çok ayna vardı ki burada Tenbo’nun gözleri kamaştı. Hangisini seçeceğini düşünürken kedi gelip kulağına fısıldadı:

“Sineğin konduğu aynayı al.”

Şaşkınlıkla etrafına bakındı Tenbo. Gerçektende mağarada bir sinek uçuyordu. Sonunda gidip bir aynaya kondu.

“Şu aynayı istiyorum”, dedi Tenbo sineğin konduğu aynayı gösterip.

“İyi seçim” dedi yılan. Ona aynayı verip vedalaştı. Tenbo yılana teşekkür etti, kedisi ve aynayla beraber ordan ayrıldı. Eve geldiklerinde kedi dedi ki:

“Tenbo! Bu ayna büyülü. Bununla her istediğini yerine getirirsin.”

“Gerçekten mi?” dedi Tenbo inanamayarak.

Ama meraklandı ve “ayna ayna kırmızı kiremit damlı bir ev istiyorum” dedi.

Ve aynı anda önünde kırmızı kiremit damlı bir ev yükseldi.

Bunun üzerine Tenbo ailesine dedi ki:

“Belediye başkanına gidip kızını isteyeceğim.”

Başkanın evine geldiğinde, onun karısıyla beraber yemek yediği terasa gitti. Paçavralar içinde ki delikanlıya hayretle baktılar.

“Ne arıyorsun sen burada?”

“Kızınızla evlenmek istiyorum” dedi Tenbo.

Belediye başkanı kahkahalarla güldü, karısı da.

“Tabii ki kızımla evlenebilirsin bostan korkuluğu, ama önce ırmağın ortasında tek katlı bir ev yapmalısın.”

Hemen aynasını çıkardı Tenbo ve bağırdı:

“Ayna, ayna! Irmağın ortasında tek katlı çok güzel bir ev istiyorum. İçinde masa, sandalye, koltuklar ve yatak olmalı. Bir sürü uşak ve büyük bir ziyafet sofrası da istiyorum.”

Tam isteklerini bitirmişti ki, ırmağın tam ortasında çok güzel bir ev belirdi. İçinde masalar, sandalyeler, koltuklar ve yatak vardı. Ayrıca bir sürü uşak ve güzel bir ziyafet sofrası da hazır bekliyordu.

Belediye başkanı ve karısı kızlarını Tenbo’ya vermek zorunda kaldıkları için yıkıldılar, ama sözlerini tutmak zorundaydılar. Başkan ve karısı küstah Tenbo’ya çok kızgın oldukları halde kızları kocasıyla çok mutluydu. Ne isterse hemen yerine getiriyordu Tenbo büyülü aynasıyla. Babasının evinde bile böyle zenginlik görmemişti kız.

Ama kızının onunla evlenmesini bir türlü kendine yediremeyen başkan bir ordu yolladı Tenbo’nun üzerine. Askerler nehrin ortasındaki eve doğru yaklaşırken damdaki horoz ötmeye başladı. Bunu duyan Tenbo hemen aynaya koşup haykırdı:

“Ayna Ayna! Askerlerin yok olmasını istiyorum.”

Tam isteğini söylemişti ki bütün ordu ortadan kayboldu. Ama başkanın öyle kolay vazgeçmeye niyeti yoktu. Daha büyük bir ordu yolladı. Onlar da tam eve yaklaşırken damdaki horoz öttü yine. Bunu duyan Tenbo hemen aynaya koşup haykırdı:

“Ayna, Ayna! Bütün askerlerin yok olmasını istiyorum.”

Ve o anda ikinci ordu da geriye hiç bir iz bırakmadan ortadan kayboldu.

Tenbo’nun hakkından bu şekilde gelemeyeceğini anlayan başkan, kurnaz ihtiyar bir kadını aynayı çalması için gönderdi.

“Gerçekten her istediğini yerine getiren bir aynan var mı Tenbo?” diye sordu ihtiyar.

“Tabii ki var” dedi Tenbo gülerek ve gururla gösterdi aynasını.

İhtiyar eline alıp evirdi, çevirdi, başını salladı ve Tenbo’nun ona bakmadığı bir anda aynayı başka bir aynayla değiştirdi, büyülü aynayı da başkana götürdü. Başkan aynayı büyük bir dolabın altına sakladı. Artık Tenbo’nun güçsüz olduğunu bildiği için yeni bir ordu yolladı. Askerler gelirken horoz öttü. Tenbo aynayı aldı eline ve haykırdı. Ama ne yaparsa yapsın yardım etmedi ayna bu kez. Böylece ordu geldi, evi yakıp yıktı. Tenbo ile kedisi zindana atılırken, kız da başkana götürüldü.

Karanlık zindanda umutsuzluk içindeydi Tenbo. Etrafı sıçanlarla doluydu. Herhalde kedisi olmasaydı yerdi sıçanlar onu. Kedi kamburunu çıkardı ve tüylerini dikip en büyük sıçanı yakaladı. Pençesini gırtlağına geçirdi.

“Beni bırak, kedi” diye inledi sıçan. “Başkanın büyülü aynayı sakladığı yeri biliyorum. Sana getiririm.”

Kedi sıçanı bıraktı. Gerçektende bir süre sonra sıçan aynayı getirdi.

“İşte bu o!” dedi sevinçle Tenbo ve hemen haykırdı:

“Ayna, Ayna! Hemen özgür olmak ve ırmağın ortasındaki güzel evime gitmek istiyorum. Ayrıca sevgili karımı da yanımda istiyorum.”

Artık büyülü aynasına kavuştuğu için her şey istediği gibi oldu Tenbo’nun. O, karısı ve kedisi yıllarca mutluluk ve sevgi içinde yaşadılar ırmağın ortasındaki evde.

 

Alıntı