«

»

Eki 04

Böl ve Hükmet…

th (2)

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Başbakan Erdoğan’ın BM Zirvesi için gittiği ABD’den dönüşünde uçakta sohbet ettiği gazetecilere söyledikleri, o “Gayya Kuyusu”nun başında duran birinin “intihar mektubu” gibidir!
Suriye lideri Beşar Esad’la aralarında geçen şu diyaloğu aktarıyor Erdoğan:
“Kendisine “Sen Nusayri’sin, eşin ise Sünni. O zaman bunu bir fırsat olarak kullan” dedim…”
2004 yılındaki Gürcistan gezisinde “Ben Gürcüyüm”, 2005 yılındaki Norveç gezisinde de bu ifadenin devamı olarak “Eşim Türk değil Arap” diyen Erdoğan’ın, bunu nasıl bir “fırsat”a dönüştürdüğünü gördük hep birlikte;
Bölücüler için bu ülkeden bir karış toprak koparmak dahi “hayal”ken, “millet”e alternatif olarak ortaya attığı “36 parçalı mozaik” açılımı sayesinde gerçekliği konuşulur oldu. Anayasasında “bölünmez bir bütün” olduğu vurgulanan ülke sınırları içinde, bölücüler işi “özerklik ilanı”na getirebilecek kadar cesaretlendirildi…
 
BÖLÜCÜLER CESARETLENDİRİLDİ
Sahi BOP’un temel felsefesi de, “dönüştürülecek ülkelerin halklarını cesaretlendirmek”ti değil mi?
Davutoğlu’nun ortağı Clinton’un selefi! Colin Powell, öyle demişti 2004 yılında Fas’ta katıldığı “Gelecek için Forum” toplantısında:
“BOP Projesine giren ülkelerdeki değişimi dışarıdan empoze etmeyeceğiz. Bunu ülkelerin sosyal, ekonomik alanda ilerlemeleri ile beraber kendi içinden başlatacağız ve siyasi ve ekonomik reformlarını gelişmiş ülkelerle el ele gerçekleştirmelerini sağlayacağız; halklarını cesaretlendireceğiz!”
Nitekim gazetecilerle uçakta başlayan “o sohbet”in devam cümlelerinde, Suriye’deki çeşitli etnik ve dini gruplara dönük hayli “cesaret verici” ifadeler kullanmış Erdoğan da:
“Suriye’de nüfusun yüzde 10’u Nusayri, yüzde 60’ı ise Sünni. Esed’in zamanla Nusayriler’in tamamının bile desteğini alabileceğini sanmıyorum. Sünniler ve Hıristiyanlar zaten karşı, Dürziler de istediği desteği vermiyor. Silahlı gücü ve Şebiha ile bir yere kadar gidebilir…”
Rand Corporation’ın 2003 tarihli “Uygar ve demokratik İslam, partnerler, kaynaklar ve stratejiler” başlıklı raporunu hatırlamanın tam zamanı:
İslam dünyasını “modernistler, köktendinciler, gelenekçiler ve laikçiler” olmak üzere dört gruba ayıran projenin nihai hedefi, bu grupları aralarında emperyalizme karşı olası bir ittifak oluşturamayacak duruma getirmek, yani çatıştırmaktı.
Bildiğiniz “divide et impera” işte…
Böl ve hükmet!  
Kaynak:Selcan TAŞÇI (Kanlı, kârlı; mezhep savaşları (1))