«

»

Ara 12

Birileri ülkeyi harabeye çevirmiş

Birileri ülkeyi harabeye çevirmiş

Birileri Türkiye’yi harabeye çevirmiş. Dikey yapılanma, yatay yapılanma derken caddelere, sokaklara, insan manzaralarına bakınca sadece düşey manzara görüyorsunuz. Bir süreden beri, bu ülkenin yönetim tarzını en iyi anlatan deyim “Saldım çayıra, Mevlam kayıra”dır, deyip duruyordum. Şimdi ondan da şüphe etmeye başladım. Galiba birileri bilerek, isteyerek, bilinçli olarak Türkiye’yi dönüştürmek istiyor. Şehirlerin görünüşünden insan manzaralarına kadar her şeyi dönüştürmek istiyorlar. Hayır, “Ahsen-i takvim” istemiyorlar, “esfel-i sâfilin” istiyorlar. Esfel ve echel ve ebleh insanlarla doldurmak istiyorlar her yanı. Böyle istiyorlar ki herkes onlara iyi çoban desin. 

Bu kelimeleri onların anlayabildiğini düşünüyorum ama yine de açıklayayım. Esfel, echel ve ebleh… Dikkat ederseniz hepsi de aynı hizada gibi. Hepsi de iki kapalı hece, hepsi de e ile başlıyor ve e ile devam ediyor. Arapçada bu kalıba ef’al vezni diyorlar, dil bilgisindeki adı da ism-i tafdil. Yani Türkçede “en” zarfı ile pekiştirdiğimiz sıfatlar, Arapçada bu vezinle yapılıyor. Eh, az çok manaları anlaşılmış olmalı. Ama ben yine sırayla söyleyeyim: En sefil, en cahil, en aptal.

İstiyorlar ki insanlar esfel ve echel ve ebleh olsunlar. İyi nedir, doğru nedir, güzel nedir, anlamasınlar. Şiirin, müziğin, resmin, filmin, heykelin, mimari eserin güzelini fark etmesinler. Güzel ve temiz bir mekânda yaşamasınlar ki güzellikten, temizlikten haberleri olmasın. İçinde yuvarlanıp durdukları caddeleri, sokakları, birbiri üzerine yıkılır gibi duran binaları tek gerçek sansınlar. O canhıraş gırtlak seslerinin, o tuhaf kokulu restoranların içinde yaşasınlar. Nereden nereye yuvarlandıklarını fark etmesinler. 

Bence fotoğrafçılar, ressamlar, belgeselciler bu manzaraları eserlerine yansıtmalı. Yansıtmalı ki geleceğin araştırıcıları, 21. yüzyıl başlarında İstanbul’un nasıl bir kültür harabesine dönüştürüldüğünü görebilsinler.  

 

Alıntı Yeniçağ:  A Bican Ercilasun