«

»

Haz 24

“Benim Annem Türk idi” -2-

 25
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Bir Afrika ülkesinde Amerika tarafından paketlenip zamanın Türk hükümetine teslim edilen ve bu hizmet(!) karşılığında hükümetten, Türkiye’den ne istendiği meçhûl olan, gözlerindeki bantlar sökülüp kendisine “memleketine hoş geldin” diyen askerlere şaşkın, korkmuş, çâresiz gözlerle bakarak, ne olduğunu anlamaya bile çalışmadan, “Benim annem de Türk’tü, hizmete hazırım” diyen binlerce insanımızın katilinin karmakarışık hikâyesidir bu.
İçinde mizah yoktur bu “Benim annem de Türk’tü” hikâyesinin. İçinde mâsumiyet yoktur.
İçinde, yalnızca ve yalnızca yemek yediği çanağa def-i hacet eden bir ihânetin zavallı bir hikâyesidir bu.
İçinde, yalnızca yirmili yaşlarında Mehmetçiklerin kanını akıtan bir insanlık dışı vahşetin hikâyesidir bu.
İçinde, mâsum bebeklerin, mâsum genç kızların, mâsum öğretmenlerin, mâsum mühendislerin, mâsum kadınların, mâsum yaşlıların kanı akıtılan bir hikâyedir bu.
İçinde, bir kardeşlik hukukunun, bin yıllık bir arada yaşama irâdesinin yok edilme planlarına ortak olunmuş bir büyük ihânetin hikâyesidir bu.
İçinde, bu ülkenin siyâsetçilerinin, bürokratlarının, aydınlarının, gazetecilerinin, liberallerinin, Türk ve Türkiye düşmanlıkları iflah olmaz fosil solcularının, Türk fobisiyle büyümüş islâmcılarının da ortaklık ettiği bir büyük ihânetin hikâyesidir bu.
İçinde, mizah değil, nankörlük ve ihanet besleyen bir hikâyedir bu, kanla ve ihânetle beslenen bir hikâyedir bu.
İçinde ‘Nakil Aga’nın, ‘Osman Aga’nın naif inatlarıyla, ‘(…) Ağa’nın, ‘(…) Ağa’nın ihânetlerinin aldığı bir hikâyedir bu.
“Sana yok, ırkıma yok izmihlâl” diyenlerle, “Çanakkale’de biz de savaştık, verin bedelini” diyenlerin 2 farklı “benim annem de Türk’tü” hikâyesidir bu…
Sormak gerek, hangileri Türk?
 
 
Kaynak: http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=26969