«

»

Şub 12

“Ben 73 yıldır bu taşlara bakarım.”

“Ben 73 yıldır bu taşlara bakarım.”

İstanbul’da fabrikaları işyerleri olan çok zengin bir karı koca yaşıyormuş ve çocukları da akrabaları da yokmuş.

Yaşlandıkça maalesef dolandırılmaya, kandırılmaya başlamışlar ki mal mülk ellerinden kayıp gitmiş.

Çok yaşlı olduklarında adamcağız ölüm döşeğinde ve sadece hacizden satılmak üzere olan yalıları kalmış ellerinde.

Bu durumda adamcağız çok yaşlı eşi hanımefendiye, “Parmağındaki tek taş yüzük çok kıymetli. Yıllar önce almıştım sana. Bugünkü değerini bilemem ama satarsan seni kalan ömründe ele güne muhtaç etmez” dedikten birkaç gün sonra vefat eder.

Yalıları da satılınca hanımefendi zengin semtlerin ünlü kuyumcularını gezip fiyat almaya çalışır. Yüzüğü ele alan kimi kuyumcu yarım saat inceleyip, kimi kuyumcu komşularını da çağırıp yüzüğü gözlerine taktıkları özel mercek ile inceledikten sonra 300 ile 600 bin dolar arasında çok değişik fiyatlarla satın almak isterler.

Kapalıçarşı’da da benzer rakamlar alırken yaşlıca bir kuyumcu, “Abla sen buralarda dolanma. Al şu kartviziti oraya git. Bu gayrimüslim usta hem gerçek değerini söyler hem de çıkan parayı ödeyerek alır ve o kolayca satar” der.

Hanımefendi gider adrese yüzüğü verir, usta merceği gözüne takar sadece 20-30 saniyede, “Hanım ben bu yüzüğü 950 bin dolara alır, 1,2 milyon dolara da satarım” der.

Şaşıran ve en yüksek fiyatı bulan hanımefendi, “Usta yanlışlık olmasın. 10-15 kuyumcu yarım saatten, 1,5 saate kadar inceleyip çok daha az fiyat verdiler. Sen saniyeler içinde karar verdin. Nasıl olur?” diye sorar.

Usta, “Hanım 73 yıl + 30 saniye. Ben de 73 yıldır bu taşlara bakarım” der.