«

»

Ağu 24

BAŞKOMUTAN

BAŞKOMUTAN

 

Tümgeneral Hasan Peker Günal’dan:

“Sevgili kardeşim, Ahmet Yavuz Paşam,

Başkomutan adlı kitabını birkaç gün içerisinde okudum. Kitabın, Atatürk hakkında yazılmış binlerce eser arasında, esas olarak onun başkomutanlık ve liderlik özelliğini işleyen nadir kitaplardan biri olarak edebiyat tarihinde yerini alacaktır. Kutluyorum. Bu vesileyle, senin de kitabında zaman zaman değindiğin, ancak önemli gördüğüm için birkaç hususu vurgulamak istiyorum.

Ağız alışkanlığı olsa gerek; seçilmiş/atanmış her yönetici veya komutana önder (lider) de deriz. Günlük konuşmada birbirinin yerine kullanmak yanlış sayılmaz. Ancak günümüzde yönetim artık ayrı bir bilim olarak ele alındığından, yönetim bilim dilinde yönetici/komutan ve önderin anlam boyutları farklıdır. Nasıl önder olunur?”, “Kime önder denir?”, “Önderliğin temel ölçütleri (kriterleri) nelerdir?” gibi soruların yanıtlarını bulabilmek için yıllardır çalışırım. Önderliğin olmazsa olmazı güvenirliktir; yönettiği kitlenin güvenini kazanmaktır. İnsanlar, ancak beklentilerini sağlayabileceğine güven duyduğu insanın peşinden giderler. Kitabında da belirttiğin gibi, Cumhuriyet ve laiklik konularındaki farklı düşüncelerinden dolayı Mustafa Kemal ile ayrı düşen Kurtuluş Savaşımızın diğer büyük komutanları -ki bazıları ondan kıdemlidir, hatta hocasıdır- savaşın kazanılmasını Mustafa Kemal’in önderliğine bağlamışlardır. Mustafa Kemal, hem bir komutan/başkomutan, hem de liderlik özelliklerini birlikte taşıyan tarihin gördüğü ender askerlerden biridir.

Risk almak komutanlık/liderlik sanatının önemli bir unsurudur. Risk almak demek, kumar oynamak demek değildir. İnsan ve ülke hayatıyla kumar oynanmaz. Pek yazılmış değil ama, Mustafa Kemal’in Büyük Taarruz planında almış olduğu risk olumsuz gerçekleseydi, yani Yunan ordusu ihtiyat kolordusuyla zayıf tutulan kuzey kanadımıza taarruz etseydi, Başkomutan taarruza devam ederek Yunan ihtiyat kolordusunu arkadan çevirmek suretiyle imha etmeyi düşünmüş olmalıdır. Nitekim kitabınızda belirttiğiniz gibi, Halide Edip’in Sakarya savunmasında “Cephe yarılır da düşmanın Ankara’ya girmesi halinde ne yaparız?” sorusuna verdiği yanıtta “İyi yolculuklar baylar, derim. Arkalarından vurarak onları Anadolu’nun boşluğunda yok ederim.” deyişinde bunun ipuçlarını bulabilirsiniz.

Sıradan komutanlar, güncel veya kısa vadeli hedefler peşinde koşarlarken; önderler daha ilerilere, daha ötelere bakarlar. Mustafa Kemal daha Samsun’a ayak bastığında, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurgulamıştı bile.

Sezgi: Bizim talimnamelerimizde pek vurgulanmayan, ancak kitabınızda hak ettiği yeri bulan sezgi, en önemli önderlik özelliklerinden biridir.

Şans: Önderde olması gereken doğa üstü bir özelliktir şans. Savaş hakkında en büyük eserlerden birini yazmış olan Prusyalı general-düşünür Clauzeviç, “Savaş şans ve rastlantılar alanıdır” diyor. Bir konferansta dinlemiştim. Napolyon, ölen Genelkurmay Başkanının yerine bir yenisini aramaktadır. Çevresindekiler bir aday generali çok överler; şöyle akıllı, şöyle bilgili, şöyle stratej falan diye. Napolyon sorar “Peki… şansı da var mı?” Ömrünün 11 yılını savaş meydanlarında geçirmiş Mustafa Kemal’in şansı çoğu kez yaver gitmiştir. Tabi Türk ulusunun en büyük şansı da Mustafa Kemal olmuştur.

 

Alıntı