«

»

Eki 28

Atatürk ve Eğitim Sistemi

Atatürk ve Eğitim Sistemi

Yıl 1921. Kurtuluş mücadelemizde Sakarya Cephesi’nde hayli zor koşullarda savaş devam ediyor. Atatürk bu şartlar altında dahi bir süreliğine cepheden dönerek Maarif Komitesi’ni yani Milli Eğitim Komitesi’ni topluyor.

Tevhid-i Tedrisat Yasası‘yla dini eğitim kurumları ile çağdaş eğitim kurumları arasındaki ikiliğe son vererek, dine saygılı fakat laik görüşe dayalı, toplumsal bütünlüğü amaçlayan çağdaş eğitim birliğini getirmiştir. Bununla birlikte, 1928’de gerçekleştirdiği Harf İnkılâbı’ yla % 10 olan okuryazar oranını kısa bir süre içinde % 20’ye çıkmış; 1932’de Türk Dil Kurumu’nu kurarak dilde millileşmeyi sağlamıştır.

Atatürk o günün eğitim sistemi için ne demişti?:                                                                                                                                                                * *Bundan önce her maarif nazırının birer programı vardı. Memleketin maarifinde çeşitli programların tatbiki yüzünden öğretim berbat hale geldi. …. Çünkü, hükümete gelen her nazır kendine göre bir program yapıyor, onu uygulatıyor, bir müddet sonra başka bir nazır geliyor, onu beğenmiyor, başka bir program uygulatıyordu.”“Efendiler! Asırlardan beri milletimizi idare eden hükümetler eğitimimizi geliştirme çabalarında bulunmuşlardır. Ancak, bu amaçlarını gerçekleştirebilmek için doğuyu ve batıyı taklit etmekten kurtulamadıkları için sonuçta milletimiz cehaletten kurtulamamıştır.”

* “İki türlü terbiye ve öğretim bir memlekette iki türlü insan yetiştirir. Bu ise duygu birliği, fikir birliği ve dayanışma amaçlarını toptan mahveder, yok eder.”

1922’de yaptığı bir konuşmasından;

* “Milletimizi yetiştirmek için asıl kaynak olan okullarımızın ve üniversitelerimizin kuruluşunda da ilim ve fen yolu izlenecektir. Ayrıca, milletimizin siyasi ve sosyal hayatında, fikrî eğitiminde de rehberimiz ilim ve fen olacaktır. …                                                                                                                   Bunları yapmak istiyorsak gözlerimizi kapayıp bu dünyada tek başına yaşadığımızı farz edemeyiz. Memleketimizi bir çember içine alıp dünya ile ilişkisiz yaşayamayız. Bilakis gelişmiş ve yükselmiş bir millet olarak uygarlık düzeyinin üzerinde yaşayacağız. Bu da ancak ilim ve fen ile olacaktır. İlim ve fen nerede ise oradan alacağız ve her yurttaşın kafasına koyacağız. Bilim ve teknik için sınır ve şart yoktur.

* “Bir toplum, cinsinden yalnız birinin yeni gerekleri edinmesiyle yetinirse o toplum yarıdan fazla kuvvetsizlik içinde kalır. Bir millet ilerlemek ve medenileşmek isterse bilhassa bu noktayı esas olarak kabul etmek mecburiyetindedir.”