«

»

Şub 05

ATATÜRK

ATATÜRK

***

Ülkemizde Atatürk’e karşı sinsice, kalleşçe, adice, alçakça namertçe yapılan iğrenç saldırıları gördükçe kurduğu Cumhuriyette özgürce yaşayan kişilerin kesinlikle emperyalizme hizmet eden satılmış ve hem de insan olmak erdemlerinden nasibini almamış “Dabbe”ler olabileceklerini düşünmekteyim.

***

Mustafa Kemal daha Atatürk olmadan (1905-1907) Kurmay Yüzbaşı olarak Şam’da bulunan 5. Ordu da göreve başladı. 1908’de Libya’nın bir parçası olan Trablusgarp’a gönderildi. 1909’de Selanik’teki 3. Ordu da görevlendirildi. Daha sonra 3. Ordu Kurmaylığı, 3. Ordu Subay Talimgâhı Komutanlığı, 5. Kolordu Kurmaylığı, 38. Piyade Alayı Komutanlığı görevlerinde bulundu. 1911’de İstanbul’ da Genelkurmay Karargâhında görev aldı. Fakat daha bu göreve başlamadan İtalyan Kuvvetlerinin Trablus’a saldırması nedeniyle Kolağası Mustafa Kemal bazı arkadaşları ile Trablus’a doğru yola çıktı.

1912’de Karargâhı Bolayır’da bulunan Bahr-i Sefit Boğazı Kuvayi Mürettebesi (Akdeniz Boğazı Bileşik Gücü) Harekât Şubesi Müdürlüğü’ne atandı. Burada Boğaz Kuvvetlerinden ayrılan Bolayır Kolordusunun Kurmay Başkanı oldu.

1913’te Sofya Askeri Ateşeliği’ne atandı. 1914’te Yarbaylığa yükseldi. 1915’te Mustafa Kemal 3. Kolordu emrinde Tekfurdağ‘da kurulacak olan 19. Fırka Komutanlığına atandı. 25 Şubatta Bu tümene bağlı 57. Alay ile Maydos’a (günümüzde Eceabat) hareket emri aldı. Seddülbahir’de Bigalı Mehmet isminde bir çavuş tüfeği tutukluk yapınca İngilizlere taşla saldırmış, Mustafa Kemal de bu olayın yayımlanmasına yardımcı olarak günümüzde Türk askeri için kullanılan “Mehmetçik” adının doğmasını sağlamıştır. Conk Bayırı’nda cephanesi kalmadığını belirten askerlere “cephaneniz yoksa süngünüz var” diyerek süngü taktırıp mevzi aldırmış, bunu gören düşman da yatınca zaman kazanmıştır. Kendi 57. Alay’ı ulaşınca düşmanın kuzey kanadına saldırmak üzere “Size ben taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde, yerimizi başka kuvvetler ve kumandanlar alabilir” emrini vermiştir. 1 Hazıran ‘da Albay rütbesine terfi etti. Bu arada tüm güçlerin komutanlığını istedi ve aldı.  Komutasındaki birlikleri “Anafartalar Ordu Grubu” olarak adlandırdı. 9-10 Ağustos Anafartalar Zaferi’ni kazandı. 1916’da 16. Kolordu Kumtanlığı’na atandı.  35 yaşında Tuğgenaeralliğe (Mirliva) terfi etti. Aynı zamanda Paşa unvanını aldı. 6 Ağustos’ta Mustafa Kemal’in 16. Tümen’i Muş ve Bitlis‘i Ruslardan kurtararak Osmanlı birliklerine stratejik bir üstünlük sağladı. Kafkas Cephesindeki bu başarısından dolayı altın kılıçlı imtiyaz madalyası ile ödüllendirildi.

25 Kasım’da 2. Ordu komutanı Ahmet İzzet Paşa izin alıp İstanbul’a döndüğünde Mustafa Kemal komutan vekili olarak ordunun başına geçti. Vekil olduğunda, gelecekte Kurtuluş Savaşı’nda beraber çalışacağı subaylar İsmet (İnönü)Cafer Tayyar (Eğilmez) ve Harbiye’den arkadaşı Ali Fuat (Cebesoy) komutası altına girmişti.

5 Temmuz 1917’de Yıldırım Ordular Grubu emrindeki 7. Ordu Komutanlığına atandı.

15 Aralık 1917 ile 5 Ocak 1918 tarihleri arasında Veliaht Vahdettin Efendi‘nin maiyetinde Almanya‘ya giderek Berlin‘de Kayzer II. WilhelmHindenburgLudendorff ve Genel Karargâh ile savaşın stratejik durumuna dair görüşmelerde yer aldı, Alsas bölgesini ve cepheyi ziyaret ederek subaylarla görüştü.

7 Ağustos’ta 7. Ordu Komutanı olarak Filistin Cephesi‘ne atandı. Savaş sürerken 20 Eylül’de Fahri Yaver Hazreti Şehriyari (Padişahın Onursal Yaveri) unvanı verildi., 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi imzalandı ve ertesi gün öğle vaktinde yürürlüğe girdi. Mondros Mütarekenamesi 19. maddesi gereğince, Yıldırım Ordular Grubu kumandanı olan Otto Liman Von Sanders Paşa’nın görevden alınması üzerine Mustafa Kemal Paşa bu göreve getirildi. 7 Kasım’da Yıldırım Ordular Grubu ile 7. Ordu lağvedildi.

Mustafa Kemal 9. Ordu müfettişliğine atandı. Karar 30 Nisanda resmen açıklandı ve kısa süre sonra kabine tarafından onaylandı. 16 Mayıs’ta kurmaylarıyla beraber Samsun’a doğru Bandırma Vapuru‘yla yola çıktı. Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919’da Kurmay Albay Refet Bey (Bele), Kurmay Albay Kâzım (Dirik) Bey, Kurmay Albay ‘Ayıcı’ Mehmet Arif Bey, Dr. Albay İbrahim (Talî Öngören) Bey, Kurmay Binbaşı Hüsrev (Gerede) Bey, Dr. Binbaşı Refik (Saydam) Bey, Binbaşı Kemal (Doğan) Bey, Yüzbaşı Cevat Abbas (Gürer) Bey ve Yüzbaşı Ali Şevket (Öndersev) Bey ile beraber Samsun‘a çıktı.

Mustafa Kemal hazırladığı bildiri taslağını 19-20 Haziran’da RaufRefet ve Ali Fuat ile görüştü. Genelge hazırlandıktan sonra Konya’daki 2. Ordu Müfettişi Cemal (Mersinli) ile Erzurum‘da bulunan 15. Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir’e gönderilerek onayları alındı. 22 Haziran 1919’da Amasya Genelgesi‘ni yayımladı. Kâzım Karabekir Paşa tarafından Erzurum‘da toplanan Doğu İlleri Müdafaa-i Hukuk Kongresine (Erzurum Kongresi) katıldı.[194] Kongre başında Kâzım Karabekir, Erzurum Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin iki üyesinin istifa ettirerek Rauf (Orbay) ile Mustafa Kemal’in tam üye olarak kongreye katılmalarını sağladı.[195] 23 Temmuz-7 Ağustos 1919 tarihleri arasında gerçekleşen kongrede 56 delege yer aldı. Mustafa Kemal ilk başta hazırlık komitesi başkanı seçildi, daha sonra yine Karabekir’in çabasıyla kongre başkanı seçildi.

 

11 Eylül’de yayımlanan Sivas Kongresi Beyannamesi‘nde Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalandığı gün işgale uğramamış vatan topraklarının bir bütün olduğu ve birbirinden ayrılamayacağı vurgulanmıştır. Kuvâ-yi Milliye’nin tek kuvvet olarak tanınması ve millî iradenin egemen kılınmasının esas olduğu belirtilmiştir. Rumların ve Ermenilerin toprak iddialarına karşı çıkılmıştır. Millî iradeyi temsil etmek üzere Osmanlı Mebuslar Meclisi’nin derhal toplanması ve hükûmet kararlarının meclisin denetimine sunulması istenmiştir. Sivas Kongresi’nde bütün millî cemiyetler Anadolu ve Rumeli Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında birleştirilmiştir.

23 Nisan 1920’de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. Ülkenin her yanından milliyetçi örgütler Ankara’ya temsilciler göndermiş, İstanbul meclisinden gelenler de meclise katılmıştı. Meclis açılışında Mustafa Kemal, 1918’deki mütarekeden beri olanları açıklayan uzun bir konuşma yaptı. Meclisin sadece yasama değil yürütme yetkisini de elde tutmasını, üyeler arasından yürütme kuruluna uygun olanların seçilmesini istedi. 24 Nisan’da meclis faaliyetlerine başladı; yapılan yoklamada 120 delege hazır bulunmuştu. Mustafa Kemal 120 oyun 110’unu alarak Erzurum mebusu sıfatıyla Meclis ve Hükûmet Başkanlığına seçildi

20 Ocak 1921’de anayasa görevi gören Teşkîlât-ı Esâsîye Kanunu çıkartıldı. Egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğunu belirten kanun ülkeye resmen Türkiye Devleti adını veriyor, 23 Ağustos-13 Eylül 1921 tarihlerinde yapılan Sakarya Meydan Muharebesi‘nde Yunan ordusunun hücum gücü tükendi. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti tarafından yönetileceği bildiriyor ve padişahın neredeyse tüm yetkilerini TBMM’ye devrediyordu. Mustafa Kemal meclis başkanı olarak hükûmetin başında kaldı.

26-30 Ağustos 1922’de yapılan Büyük Taarruz, Kurtuluş Savaşı’nın son aşamasıdır. 30 Ağustos günü Başkomutanlık Meydan Muharebesi‘nde bir gün içinde Yunan ordusunun büyük bir bölümü imha edildi. 31 Ağustos’ta Mustafa Kemal Paşa komutanlarını Çalköy’deki karargâhında toplayarak kaçabilen Yunan kuvvetlerinin hızlı bir şekilde takip edilmesini ve İzmir ile civarındaki kuvvetleriyle birleşmemesi için üç koldan Akdeniz’e (bugünkü Ege) doğru ilerlenmesini emretti. 1 Eylül günü Başkomutan Mustafa Kemal bir bildiri yayımlayarak ordulara şu emrini verdi:

“Bütün arkadaşlarımın Anadolu’da daha başka meydan muharebeleri verileceğini göz önüne alarak ilerlemesini ve herkesin akıl gücünü, yiğitlik ve yurtseverlik kaynaklarını yarışırcasına esirgemeden vermeye devam eylemesini isterim. Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!”

11 Ekim 1922’de; TBMM, İngiltere, Fransa ve İtalya arasında imzalanan Mudanya Ateşkes Antlaşması’yla savaş sona ermiştir.

Böylece Kurtuluş Savaşı, 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması‘yla sonuçlanmıştır. Bu antlaşma ile Sevr Antlaşması yürürlükten kalkmış, Türkiye Lozan Antlaşması temelleri üzerine kurulmuştur.

29 Ekim 1923 Pazartesi akşamı saat 20.30’da milletvekillerinin alkışları ve “Yaşasın cumhuriyet!” nidaları ile cumhuriyet ilan edildi.

* * *

Bütün bunları daha Atatürk adını almadan önce başaran Mustafa Kemal vardır. Karanlıkta yürümekten korkanlar, Mezarlıklardan geçerken ürken şebekler, kansızlar, soysuzlar, hainler ATATÜRK olduktan sonrakileri ipinizi elinde tutanlardan öğrenin…

Bunun sebebini Atsız Hoca çok güzel tarif ediyor.                                                                                       “Bugün Türkiye’de Türklüğe ve dolayısıyla Türk bayrağına düşman üç zümre vardır: Moskofçular, kürtçüler ve siyasi ümmetçiler.”

Ayrıca, Neyzen Tevfik’te kimler olduklarını söylemişti:                                                                         “Geldikleri gibi gitmediler; kimi itini bıraktı, kimi bitini. Kimi de piçini bıraktı!.. Yoksa bu kadar şerefsizin bizden olması mümkün değil!”

* * *

ULAN;  ADİCE, NAMERTÇE, KALLEŞÇE HEYKELLERİNİ YIKMAYI BAŞARDINIZ DİYELİM. NECİP TÜRK MİLLETİNİN YÜREĞİNDEKİ, GÖNLÜNDEKİ, ZİHNİNDEKİ ANADOLUNUN HER ZERRESİNDEKİ O MANEVİ ABİDELERİ YIKAMAZSINIZ YIKAMAYACAKSINIZ, YIKMAYA GÜCÜNÜZ YETMEYECEKTİR..

BUNA, ÜLKENİN BÜTÜN GAZİLERİ, ŞEHİTLERİ, CANLI VE CANSIZ VARLIKLARI KARŞI KOYACAKTIR.

 

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!