«

»

Kas 20

ARTIK ANLAYIN İŞTE!

ARTIK ANLAYIN İŞTE!

” Artık anlayın!

İstese rektörde, elçide, valide, bakanda, genel müdürde atattırır. AMA İSTEMİYOR.

Artık anlayın!

İstese Atatürk’e, cumhuriyete, ulus devlete dil uzatanın dilini de, soluğunu da keser, AMA İSTEMİYOR.

Bugün çıksın, “Bu imamlar kimin imamı? Ne yapmak istiyorlar? Atatürk’le, cumhuriyetle ne alıp veremedikleri var ?” desin ertesi gün hepsi görevden alınır, AMA İSTEMİYOR.

Neden?

Nedenini kimse bilmiyor.

İşin daha vahimi, nasıl bir liderlikse hiç kimse sormaya cesaret de edemiyor. Ne siyaset böyle bir lider gördü. Ne de Sultan Süleyman böyle saltanat sürdü.

En rağbet gören görüş ” Devket adamı, devlet için, devlet ne derse onu yapıyor ” sözü oluyor.

Bundan o kadar büyük bir gurur duyuyor, bu sözle o kadar kendilerinden geçiyorlar ki, ne söylesek, ne yapsak bu saçma sapan mantığın içinde eriyip yok oluyor.

Eğer bu iddia doğruysa, demek ki DEVLET, geçmişte olduğu gibi BUGÜNDE bizi yine istemiyor.

Yani bu, seviniyorsunuz da sevinilecek değil, üzülecek bir şey arkadaşlar

Ülkücülerin üst düzey devlet kadrolarında olmasını

Burayı altını çizerek yazıyoruz.

Ya ZATI ALİLERİ

Ya DEVLET

Ya da İKİSİ BİRDEN İSTEMİYOR.

Sevgili ‘ dava adamı’ kralları! Sevgili ülkücüler! Bu iş şayet dediğiniz gibiyse ve üstüne üstelik de had safhada bir beka sorunumuz varsa bu konuyu tekrar düşünmelisiniz.

Bizi devlette, devletin bekası için önemli olan kurum kuruluşlarda istemeyen kim?

Soru gayet açık!

Niye? Devletin önemli ve kilit noktalarında

Valilik, elçilik, rektörlük, genel müdürlük, müsteşarlık, TRT, SPK, YÖK, ÖSYM… gibi görevlerde badem bıyıklılar görevlendiriliyorlar da

Polislikte, uzman er ve uzman çavuşlukta, cephede, ateş hattında ülkücüler görevlendiriliyor?

Bu soruya bütün ülkücüleri tatmin edecek mantıklı bir cevabın verilmesi gerekiyor.

Bu konuda bir fikriniz yoksa lütfen, boşa ülkücülük havası atıp artistlik yapmayın, çünkü Hilal TRT yi, Egemen, Ozan, Kavakçı Dış İşlerini, “bir yılda 850 bin Suriyeli çocuk doğdu zenginleştik” diyen arkadaş İç İşlerini, Türkçe yasaklanmalı diyen zevat Milli Eğitimi, Kurtuluş Savaşını inkâr eden… Meclisi yönetirken, ülkücüler ateş hattında ölüyor.

Demek ki devletin ülkücülere bakış açısı 12 Eylülde neyse, bugünde aynı. Zihniyette hiç bir değişiklik yok. Türk milliyetçiliğine ve ülkücülere karşı küresel güçlerce telkin ve teşvik edilen hastalıklı ve düşmanca tavır aynen devam ediyor.

Dün sorguda işkencede döve döve öldürüyorlardı bugün de ateş hattına sürüyorlar. Tıpkı Osmanlı da olduğu gibi, yine sefasını süren başkaları kanları dökülen Türkler.

“E Efendim iktidar olan onlar, olacak elbette o kadar” diyebilirsiniz de

Hayır efendim! İktidar olan onlar olabilir, ama iktidarda tutanda sizsiniz.

Bugüne kadar Türk siyasi tarihinde AKP kadar devlet kadrolarını ülkücülere kapatan başka bir parti olmamıştır.

Fakat ne yazık ki ülkücülerce AKP kadar desteklenen bir başka partide olmamıştır.

Bu tarihi çelişki ve saçmalık kendilerini muhafazakâr ülkücü olarak adlandıran ya da öyle görülen kesimin ülkücü harekete ve dolayısı ile ülkeye yaşattığı önemli ve tarihi bir bedeldir.

Gaflet ve ihanetin niyetleri ayrı olsa da sonuçları aynıdır.

Muhafazakârlığın ne olup, ne olmadığı, nerde başlayıp nerede bittiğini artık bilmek zorundayız.

Tepeden tırnağa bütün kadrolar badem bıyıklılarla dolmuş. Ülkede liyakatsızlıkta hat safhadayken pırıl pırıl ülkücüleri bırakıp, bunlarla övünmek, maharet değil cehalet, muhafazakârlık değil ihanettir.

Sevgili dostlar hiç bir parti başkanı partisini “Sizin bilmediğiniz şeyler var “iddiasıyla yönetemez.

Hele bir aydın hareketi olan Türk milliyetçiliğinde bu asla söz konusu olamaz. Oluyorsa orada Türk milliyetçiliği yok demektir.

Kimi desteklerseniz destekleyin, herkes sizin neden ve niçin desteklediğinizi bilmek zorunda.

“Efendim ‘Beka ‘için destekliyoruz” İYİ güzelde devlette ülkücülere yer verilmemesinin, Fetö’nün siyasi ayağının araştırılmamasının, okullarda ‘Ant’ın kaldırılmasının, yola, köprüye, hastaneye fahiş fiyatla garantör olunmasının, üç dört yerden maaş alınmasının, elektriğin, Telekomlunun özelleştirilmesinin, devletin neyi var neyi yok satılmasının, halkı aç, gençleri umutsuz bırakmanın bekayla ne alakası var?

Bakın doktorlar gidiyor

Yarın mimarlar, mühendisler de gidecek

Öbür gün yazarlar sanatçılar

Gençlerin durumu ortada

Yetişmiş pırıl pırıl beyinler adeta kovulurken onların yerine akın akın Suriyeliler, Iraklılar, Afganlar dolduruluyor.

Ülke tarihinde görülmemiş tehlikeli ve karanlık bir istilanın içinde, ama siz hala maval okuyorsunuz.

Hani işiniz gücünüz bekaydı bundan daha ala beka mı olur?

Gelişmiş ciddi ve medeni devletlerde ülkeye sığınmacı alınmasının sınırı ve şartları bellidir. Bu bir beka ve güvenlik sorunudur. Kaç yılda ne kadar çoğalacaklarını, entegre olup olmayacaklarını düşünmek zorundasınız.

Plansız programsız “Saldım çayıra Mevla’m kayıra” kafasıyla 10 milyondan fazla sığınmacıyı ülkeye doldurduktan sonra her sözünüz beka, her yeriniz ülkücülük olsa ne olur, olmasa ne olur?

Farkında mısınız? Tarihe Türk toplumuna kurulan en büyük, en tehlikeli oyunu seyreden hatta sessiz ve tavırsız kalarak ortak ve destek olan ne yaptığını bilmeyen tarih ve milliyetçilikten bihaber şaşkın ülkücüler olarak geçeceksiniz.

” Sivil istila ” sözünüzün hiç bir önemi yok, çünkü ne dediğinizin arkasında durdunuz, ne de yumruğunuzu masaya vurdunuz. Dediğiniz gibi bu hakikaten sivil bir istilaysa ki öyledir. Allah aşkına söyler misiniz ülkücülerin istilaya karşı duruşu bu mudur? ”

 

Alıntı: Hasan Gömleksiz