«

»

Kas 29

Ali Emîrî Efendi (l854-l924)

Ali Emîrî Efendi (l854-l924)

 

Ali Emîrî Efendi daha dokuz yaşındayken kitap sevdasına düşer ve ölünceye kadar da bu sevdasını sürdürür

Meşhur Millet Kütüphânesi‘niN; ömrü boyunca büyük fedakârlıklarla topladığı l6.000 cilt yazma ve matbû eserle l916 yılında onun tarafından kurulduğunu kitapla âşina olanlar bilirler. Yokluk çektiği günlerde bile, büyük paralar teklif edilmesine rağmen bir kitabını dahi satmayan Alî Emîrî Efendi, böylelikle bu ülkeye emsalsiz bir kütüphâne bırakır. Bu muhteşem kütüphâneye kendi adının verilmesi yerine Millet Kütüphânesi denmesini ister.

Değerli bir kitabı dostlarına göstereceği zaman “Alın, bakın, inceleyin” sözleri yerine “Ziyaret buyurun” demesiyle kitap-kültür adabına edebî bir usul getirmiştir. Kitap yârânının efendisi dediğimiz Ali Emîrî‘nin bu muhteşem hasleti ilkokuldan üniversiteye kadar bütün nesillere anlatılmalı.

Okuduğu kitapları uykusunda tekrar eden adam!

Kitap tiryakilerinin araştırmacısı Dursun Gürlek‘in “Ayaklı Kütüphâneler” kitabından aldığımız bilgilere göre, devrinin en şedit kitap tiryakisi olan bu zat uykudan önce okuduğu kitapları uykusunda yüksek sesle tekrar edermiş. Daha çocuk yaşta aşırı kitap okumaktan hastalanır ve doktor ona okumayı bir süre bırakıp gezmeyi tavsiye eder. Fakat o okumaktan asla vaz geçmez.

Babası ona on beş yaşındayken ticaretle uğraşsın diye dükkân açar.

Açar açmasına da, gelen müşteriye “Mal orada, fiyatı şudur, alacaksanız indireyim, yoksa beni boş yere meşgul etmeyin” diyerek kitap okumayı sürdürür.

Zarar ettiğini gören babası onu dükkândan uzaklaştırmak zorunda kalır.

Onun, bin yıllık değeri olan Kaşgarlı Mahmud’un, Divanü Lûgat’it Türk isimli el yazması eserini nasıl bulduğunu okumak, insanı gerçekten ilmî heyecanlara ve âbideleşen bir kitap tiryakisinin ruhuna tazimde bulunmaya sevk ediyor.

Yaşlı bir hanımın otuz altın liraya satılması için sahafa bıraktığı Divanü Lûgat’it Türk’ü görünce heyecandan kalbi çarpmaya başlar ve kendinden geçer. Üzerinde on beş lira vardır. Kalanını oradan geçmekte olan bir dostundan temin eder, sahafa da üç lira bahşiş vererek, o zamana göre yüksek bir meblağ sayılabilen otuz üç liraya bu büyük eseri alır.

Sahaf eserin önemini anlar da vazgeçer diye hemen uzaklaşır ve “Bu, kitap değil, Türkistan ülkesidir. Türkistan değil, bütün cihandır” diyerek sevine sevine evine gider.

 

Alıntı:  Mevlüt Uluğtekin YILMAZ