«

»

Eyl 23

200 yıl öncesi ve meşruiyet

200 yıl öncesi ve meşruiyet

Referandum gecesi Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle konuşuyor: “Bugün Türkiye 200 yıllık kadim bir tartışma konusu olan yönetim sistemi konusunda tarihi bir karar vermiştir. Bu karar sıradan bir olay değildir. Çok ciddi bir yönetim sistemi üzerindeki değişim, dönüşüm kararının verildiği gündür bugün.” 200 yıl geriye gidecek olursak 1817’yi, tahtta genç Sultan II. Mahmut’u görüyoruz. Osmanlı’nın ilk defa faizli dış borç aldığı; savaşların, isyanların ve iç kargaşanın yaşandığı, devletin ve kamu düzeninin temelden sarsıldığı buhranlı yıllar…

Devleti toparlamak üzere III. Selim döneminde başlatılan “düzenleme” ve “reformlar” sürdürülüyor. Osmanlı Türk Devletini çöküşten kurtarmak için ilk somut adım sayılan, 3 Kasım 1839 Tanzimat Fermanı ilân ediliyor. Bundan tam 163 yıl sonra da, yine “değişim” ve “dönüşüm” projesiyle, 3 Kasım 2002’de Erdoğan tek başına iktidar oluyor.

200 yıl öncesinde de, sonrasında da devletimiz zor durumdadır. Çözüm için ileri sürülen bu iki döneme ait değişim ve dönüşümün mahiyetine bakalım:

3 Kasım 2002-16 Nisan 2017 dönemi: Türkiye Cumhuriyetini “dönüştürmek” için Haçlı Batı ve bazı siyasi mihraklarla her alanda ve özellikle tarihte eşine rastlanmayan nitelikte iş birliği yapılmıştır. Buna göre referandum dönemine kadar nasıl bir değişim ve dönüşüm yaşadığımızı biliyoruz. Türk Milletini etnik (köken-ırk) parçalara ayırıp, bunlara göre devleti bölüşmek üzere, PKK ile yapılan mutabakatları gördük. Türk Milleti, bir yandan AB’ye uyum (!) adına çıkarılan birçok yasa, idarî ve fiili düzenlemelerle; öbür yandan can alan, kan döken vahşi bölücü terör saldırıları sonucunda devlet ve kamu düzeninin nasıl tahrip edildiğinin şahididir. Gelinen noktada içeriden ve dışarıdan nasıl kuşatıldığımız da açıktır. Ekonomimiz iflas durumundadır. 2002’de toplam borcumuz 201 milyar dolar iken 2016’da 733 milyar dolara çıkmıştır. Ahlaki bozulmanın, sosyal doku çözülmesinin, korku toplumu oluşmasının, Referandum ile egemenliğimizin, bağımsız ve tarafsız yargının, aynı zamanda parti başkanı olan tek adama teslim edildiği dikkate alındığında, Türk Milletini nelerin beklediğini tahmin güç olmasa gerektir.

3 Kasım 1839 Tanzimat Fermanı dönemi: Medeniyetimizin yarışı kaybettiği gerçeği karşısında, gelişmiş ülke modellerinden yararlanma yolu seçilmiştir. Japonya vb. gibi. Bu bakımdan: 1) Tüm vatandaşların can, mal ve namus güvenliğinin sağlanması,

2) Açık yargılama ve yargısız idama son verilmesi,

3) Vergide adaletin sağlanması,

4) Erkeklere dört yıl mecburi askerliğin getirilmesi,

5) Rüşvetin ortadan kaldırılması,

6) Herkesin mal ve mülkünün sahibi olması, bunu miras olarak bırakabilmesi. (Müsaderenin kaldırılması),

7) Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa isyanına karşı Avrupa’nın desteğinin alınması

8 ) Avrupa’nın Osmanlı iç işlerine karışmasının önlenmesi,

9) Fransız İhtilali’nin olumsuz etkisinin azaltılması,

10) Gayrimüslimlerin devlete bağlanması.

 

İki dönemin farkı; biri Türk devletini ayrıştırıp tasfiyeye, öbürü onarıp diriltmeye çalışmak değil midir?

 

Alıntı: Sadi SOMUNCUOĞLU